27 Kasım 2008 Perşembe

özgürlükler ortamında görmezden gelinen bütün özgürsüzlüklere özgürce protesto.

özgür olduğunuz ortamın, ne kadar özgür olduğunu tedirgin bir şekilde merak etmiyor musunuz.. işte kendimce yaşadığım görmezden gelinen birçok özgürsüzlükten biri...

protesto ediyorum kardeşim.. google dedik bagrımıza bastık.. dediki, adsense var al kullan, hem sen kazan hem biz.. tamam dedik. bunu diyeli 8 ay faan oluyo galiba.. problem değil olmassa olmasın da..olmadıgını bari söle... hadi tamam onu da gectim esas problemim şu:

google'a ulaşmak imkansız.. bir turlu mail atıcak, telefon açıcak, dedimi anlatacak ya da herhangi bir şekilde beni sakinleştirecek hiç bir buton, bilgi, vesaire bulamıyorum.. nasıl olur ya?

tamam, anladım, hesap onayımın gelmesi çoooook uzun sürebilir. bunu kabul edebilirim. fakat ben sıkıldım, onay istemiyorum, iptal etmek istiyorum..belki sonra yine denerim deme şansınız yok. cunku onayınız (yada onaymayınız) gelmediği için hesabınıza girip iptal de edemiyorsunuz?!??!!!? yardım sekmesine girdim (ki hiç sevmem sss okumayı) hadi foruma da girdim, yaklaşık problemi olan forum sayfalarını da buldum, eeee?cevap yokk ki? haaa bu arada yanlış anlaşılmasın, forum derken google adsense official forum yaniii....

hayır efendim, google'ın çalışma ortamı resimlerini görüyoruz nette falan, özendirici.. valla ben de çalışmak isterim google'da herşeyden önce müşteri ile muhattap olup, müşteri problemini çözme gibi bir görevleri yok!!! dolayısıyla, "ooooh oturayim şu yeşil şişme koltukta, kahvemi içeyiiiiiim, bi de gelene geçene google kartımı vereyim... eheeeehe, ben senn o hergün arama yaptığın google var ya? hah orda çalışıyorum:) nezih bir ortam!!profesyonel yaaaani!!" dersin birader.

ha diceksin ki, bu yazıları yazdığın blog uzantısıda onlara ait. evet??? neyseki daha problem yaşamadım burda, ama bundan sonra da yaşarsam, giderim, başkalarının beslemesi olurum??? tamam yoğunsunuz, acaip bir şirketsiniz siz, benim küçük beynim bunu anlamaya yetmez(!!!) ama bir hizmet sunuyorsan, yarım yamalak yapamazsın bunu.. iki gunde onay alan aptal saptal siteler var yaaaa, gözünün yağını yediğimin google'ı??? yapma böle, iiice aptal yerine koyma adamı, iyice koyun gibi gütme adamı!!!

özgür düşüncelerin yayın hakkı bulduğu blog ortamını sağlayan ama özgür düşüncelerin özgürce yardım alamaması için milyon tane link vererek dönüp dolaştıran destek/support bölümleriyle ...... bu mudur özgürlük?

özgürlük nedir arkadaşlar? sırf sana "özgürce yazabilirsin kardeşim, al sana blog!!! " dedikleri için ne kadar özgür olabilirsin.. bu şey gibi, hmmmm; etrafın kocaman duvarlarla çevrilmiş bir çocukmuşsun da ama birileri seni almış havaya kaldırmış, sende duvarın üstünden dışarıyı görmüşsün, sanki duvar hiç yokmuş da özgürmüşsün gibi.. ama sonra o birilerinin seni kaldırdığı kolları yorulmuş aşağı indirmiş, al sana yine duvar...

orda burda bayrak sallayıp, aman biz kaç kişiyiz die kalabalıkla gaza gelene kadar, önce aynada kendine bi bak bakalım? ve düşün ne kadar özgürsün? ve bunun için ne yapmayı düşünüyorsun?

(konu nerelere geldi...neyse..öle) ekn.

26 Kasım 2008 Çarşamba

buggles, who killed who

1 agustos 1981'de yayına geçen mtv'de ilk yayınlanan video olma özelliğine sahip şarkı, buggles "video killed the radio star" videosu... şarkının benm zamanımdaki versiyonunu hatırlıyorum ama orjinal versiyonu olup olmadığını bilmiyorum.. doğal olarak bi ton kişi coverlamış parçayı.

Video_Killed_the_Radio_Star_single_cover 
video içn ahanda buraya tıklayıız...

hmmmm, biraz önce birkaç tanesine baktım, benm bildiğim orjinalmiş zaten...neyse..gelelim sıkıcı olan kısma; teknik bilgiiiiii :)

New Age olarak tanımlanan tarzda sanatlarını icraaa eden Buggles, 1977de kurulmuş; Video Killed the Radio Star da 79'da The Age of Plastic Albümünden bir parça. daha sonra aralarından g.dowless yes grubunu kuruyor..falan ...

TheBuggles 
1981IAmACameraBugglesGer
bu da enteresan bir kapak olmuş....

mtv'de yayınlanan ilk klibin adının video killed the radio star olması da feci ironik.. lisansta başak vardı bizim, onu hatırladım... bayaı uzun bir süre, hergün belirli saatte radyo dinlerdi, radyo-filmi dinlerdi... hani baya karakterler dialog içerisinde, efektler falan genelde aşk konulu arkası yarın radyo dizilerinden... (başak, okursan ulaş, nerdesin yaw?)

sizi bilmem ama, mtv-turkiye cıktıktan sonra pek bi izlemiyorum.. zaten hep realityshovlar, efendim bi böle gençlik dizisi tadında bişiler.. video klip haricinde ersey var gibi.. music video'su tabirini ve klasmanını (ya da alanını, her ne demekistersen..) ortaya çıkartan, sektörde bir alan yaratan (gerek tasarım gerekse iş dünyası) mtv şimdi video dışında başka promosyon alanı mı yaratmaya çalışıyor. gerçi, ünlülerle 5-6 hafta reality shov kıvamında dizi konseptini de çıkartan mtv galba? hmmmm bunu araştırmak gerek ... ama turkiye mtv'sinin tek takdir ettiğim yanı, anime'leri televizyona taşımalaraı. tamam, yer yer ve zaman zaman televizyonda görebiliyoruz anime, ya da net üzerinden ya da dvd'cilerden alınabiliyor... ama tv'de adult anime yayınlama olayı tek artı yanı galiba.. adult demişken, içinde şiddet olan adult, aklınız başka yerlere kaymasın cicim... yine cok uzattım... tezmle ilgili arş. içerisindeyim, daha farklı, enteresan bilgileri arasıra paylaşma umudum var... umut bu, olur olmaz.. :P (gecenn bi yarısı, kafam binlerce küçük parça halinde klavyenin üzerine patlamasından önceki son dakikalarım.... alttan alın..)

23 Kasım 2008 Pazar

hani ööle kar mar yağmazdı???

bana dedilerki, brukselde öle ahım şahım kar falan yagmaz..yagsa yagsa kışın ortaında böle serpiştirir... hadi canım!!! bildiğin kar yağıyo, hemde fırtınalısından..ööyle " Aaaa kar yağıyo, haydi dışarı çıkalım" edaları yemiyo, ben çıktım ymedi:) geri dönüp şemdiye aldım falan.. rüzgarlı müzgarlı, nord istasyona kadar gidebildim, para çektim geri geldim, o derece yani...

snowin-brussels

brussel-in-white01
ne zamandır kasım ayında kar falan görmemiştim, bugüne kısmetmiş ayol...

brussel-in-white02

brussel-in-white03 .

22 Kasım 2008 Cumartesi

streetartfalan

bu sokak ve art meselesi çok kafamı kurcalamaya başladı. cok bayagı örnekler kadar, basarılı örnekler de var... butungorduklerimi, fotolarını cektiklerimi bir blog sitesinde toplamaya karar verdim:

http://streetartfalan.blogspot.com/

sizlerden de fotograf bekliyorum.. baktınız, gördünüz, çekiniz ve yollayınız: ekinklch@hotmail.com

brussels-streetart-naamsestraat-03

.:kedili.ev:.

bugun, fırtına kar demeden, sehir gezgini sehir kaybolmalarımdan birinde, bir sokakta bu eve rastladım.. önce veteriner falan sandım ama herhangi bir tabela neyim bulamadım:

cathousse-05
heryerden kedi fışkırıyor gibiydi :) evin icini tahmin bile edemiyorum yaw :)

cathousse-03 cathousse-02
cathousse-04 
....

le francois de la ekn

son tespitlerimi paylasmak istiyorum.. eminim ilk kez franszca alan her kisinin aklından gecen dusunceler bunlar.. kulagima kazınsın diye, fransızca yayın yapan ve bolca konusmalı bir radyo esliğinde yaşamımı sürdürüyorum.. sonuç şudur:

taaaaa çok eskiden, bir grup inasn (aile, her neyse) ırsi olarak "r"leri söyleyemiyolarmıs. hani olur ya, bazı kişiler söyleyemez. hatta, iklim de çok küçükkene "r"leri söylemezdi, aile buyukleri ve dostları "hadi kızım 'babam arı gibi çalışıyo' de" geyiği yaparladı da, iklim yüzünde, nie şimdi yaaa, neyse söyliyeyim, iyi bişey galiba ifadesiyle " babam aYı gibi çalışıyo" derdi, hoppaaaa herkez gül gül ölürdü..(niyeyse..) herneyse konuya dönüyorum... hah, işte bu r özürlü bir grup insan, "yok yaw böle olmuyo, biz kendimize bir dil oluşturalım, bu dil de "r" olmasın" demişler. veeeee, fransızca ortaya çıkmış!!! r özürlü fransızların, "aman ne hoş aksanları var yaaaa, pek de romantik (pardon ghhomantik) " die anılmasının altındaki sebep budur..(ha, bu arada ikliminki sonradan geçti :))

hadi canım!?! bende o "r" söyleyememekten dolayı çıkan "ggghhh" harfini söyleyemiyorum? noolcak? ben de gransızca adında bir dil çıkartayim, herkez konusmak icin çabalasın, en iyi ben konusayim???

:P

keen-francois

bugun, enteresandır fecii kar yagdı burda. kar dediysem yanlıs anlasılmasın, sulu beyaz seyler gokyuzunden fırtına esliginde savruldularının kısacası bu.. inanılmaz ya, sabah bayaa güneş falan oluyo, ogleden sonra fırtına... çok üşüdüm çok :) ---- bu arada, kendi kendine foto cekmekde uzmanlasmaya da basladım, gözden kacmasın :P

21 Kasım 2008 Cuma

ekin est a musées royaux des beaux-arts de belgicue

fransızca yazmaya calisip da, iki ders almis biri olarak yazamamak da ayri bir yetenek :) simdi durup notlarima bakamicam..anladiniz iste.. bugun brussels sanat muzesine gittim. zannetmeyinki gittim, bitti, geldim.hayır..bana gore o kadar buyuktu ki, her esere bakarsanız ince ince, mumkun degil bir gunde bitmez. sen 2 ben diyim 3, en son 4 olur valla... neyse, pek guzel, pek keyifliydi. muze gezmek bir sure sonra sıkıcı bir hal alabilirken (hele de bu kadar buyukse) burda sikilmaniz mumkun degil.. ama yoruldum feciiii... geri kalan yorgunlukta "aaaayyy, herneyse bunu da görmemis oliim canm..." dediklerimi hafta ici tekrar gidip gezecegim...

ekinatartmuseum 
simdi size, durup durup cektigim butun resimleri pat pat gömecek degilim, telas yok :) hosuma giden fotolardan serpistirip, güzide dusuncelerimi aktaricam.. bana enteresan gelen noktalari, ki hepsi guzel sanatlarla da ilgili deil, yazıcam ulan, kim tutar beni :P

brussel-art-museum-00 
> efendim, adettendir; muzenin girisi.. karsi kaldirima gecip daha duzgun bir fotograf alamadım, özr.. zaten naapcan karsidan gorup? di mi? ama oldum olası, bayaaa tasarimlar olsada bole muze onlerinde kocaman renk renk bayraklari pek sevmisimdir, yazmadan edemiciiim :)

brussel-art-museum-04 
> müzede bircok temali oda, sergi salonu var.. ama beni en cok etkileyen bu salon oldu. hem salon duvarlari kırmızı :), hem de devasa boyutlarda tablolar var.. çift taraflı yerleştirilmiş tabloların ortasinda uzuncana bir oturma şeysi var. ben hem yoruldugum hem de etkilendigim icin bayaa bir oturdum.. insanın kokusu sıcak dumanlarla odaya yayılan yogun bir kahve (ama altında tabagı olcak, françois usuli cicim :)) ile şöööle bir sigara içesi geliyor vallahi. lisanstayken, zafer hocamız vardı art and culture dersine gelen (zafer diilmiydi yaw?neyse) niyeyse onun anlattıgı, resimlerdeki ufak detayların ne kadar dikkat çekici oldugu cümlelerini hatırsadım bir an.. keyifliydi..

> şimdi, aşağıda gördüğünüz foto serisi, close-up'dan genele geciyor, aman dikkat.

brussel-art-museum-02

brussel-art-museum-01

brussel-art-museum-03   
ben cıkarken farkettim.. yaa bu ne yaaa, ne guzel renkli renkli taşlar... diyordum ki..amaaaaaaaan oldum :P

brussel-art-museum-05
> salak gibi, ki öyleyimdir gibisi fazla, ismini almadım heykeltraşın... inanılmaz detaylarla, ifadeler falan bakarkene bayaaa etkilendim....

brussel-art-museum-10 
> ya, hakkaten zaman harcamak lazım müzeyi gezmeye.. yukarıdaki resmin de, ressam hakında bilgi veren, her tablonun sagında yeralan bilgiyi cekmişim ama hiç birşey okunmuyor. soz birdaha gittiğimde, not edip, sonra bu yazıda düzeltme yapıcam.. ama, detaya gel birader yaaaa:

brussel-art-museum-09 
> bu fotograf, orta panelin yakından cekilmiş hali.. aşağıda da daha da yakınlaştırılmış hali... (pek bişiii ifade etmedi di mi? eee, etmez tabi, göççük bi fotodan ne görcen yaaaa? naapim, koymak zorundayım, cok feci tedirgin edici bir şekilde "güzel"di)

brussel-art-museum-11
brussel-art-museum-08
> hayır, yukarda gördügünüz fotograf bir sanat eseri değil..(insan çoğu zaman anlamıyor ne sanat, ne diil...) bu gördüğünüz fotoğraf ekin'in dünyasındaki en kocaman ve şaşırtıcı Asansör!!! ben bu kadar büyüğünü hiç görmemiştim.. içinde iki sıra6şardan koltuk var yaaaa!!! dedim, ben burda bir sure kalabilirmiyim? koltuklarda rahatmış haaaa..kaçta kapatıyordunuz?

brussel-art-museum-07
> ya bir asansor 48 kişi alır mı yaaa? almayıversin? bi de yazmış oraya maximum 48? 47 kişiyi bulduk da... :P

......
öle böle şöle, je tu il, elle falan bugun bole gecti..biraz dinleneyim sonra fransızca calışıcaaaam!.. ekn.

..

..

16 Kasım 2008 Pazar

muhabbet-i(ler) other women

conversations_with_other_women 
gecen aksam, tv8'de bir film izledim: conversation with other women.. söle cevirmişler: diğer kadınlarla muhabbet... komik bi ceviri neyse...turk kanallarının iice sarıp sarmalayan sansurlerine ragmen izlediğim kadarıyla cok etkileyici bir filmdi.. neredeyse sadece 2 farklı mekanda gecen ve diyaloglardan oluşan bir film.. enteresan noktalardan biri de, çift kameralı olarak izlenmesi; yani ekran yarıdan ikiye bölünmüş bir şekilde, her iki karakteri de farklı açılardan izliyorsunuz...

2005877350018482557_rs
birincisi, iki farklı kameradan cekm dolayısıyla farkediyorsunuz ki, kesilmeden cut'lanmadan, devam eden dialog ve dolayısıyla oyunculuk söz konusu. etkileyici... ikincisi, sanki iki farklı temalı, iki farklı kişilikli film birden izliyorsunuz.. erkek ve kadının, kendi doğalarına uygun güdüleri ve tepkileri, iç bunalımlar, dışavurumları ve diyalogları....

KBFB23C4M7G3CSIVT2WGCGSTHCIYGGLX_thumbnail_8
filmin sonunu sölemek gibi olmasın ama, sonunda ayrı ayrı taksilere biniolar.. bi sure sonra, sanki aynı taksideymiş gibi görünmeye başlıor..ve sonra hakkaten çift kameradan tek kameraya düşüyor... feci halde güzel areketler bunlar... izleyin, konuşalım :)

film künyesinden de bilgi vermek lazım dimi: 2005 yapımı, Hans Canosa yönetmiş, resimlerden de goruldugu üzre Helena Bonham Carter ve Aaron Eckhart oynamışlar... iiiyi de etmişler...

desktop-november-(1.2*)

desktop-november-01
ev buldum, aslinda oda demek lazm.. nazlı hanımın evinde kalıyorum, ama kendisi acaip duyarlı ve (s)empatik bir insan... evde bir kuş var, salına salına dolanıyor.. beni görünce -yabancıyım ya- bıRcık-vıcırk ötüyor.. alışıcaz birbirimize sanırım.. neyse, bugun bana ait olan 2 odaya yerleştim.. goruldugu uzere hemen duvarlara bişiler yapıtırıldı, buruş buruş olmuş giysiler (daha yeni) bavuldan çıkartıldı..hatta ustune ustluk, 1 paragraf makaleye bilgi bile yazıldı.. güzel bir gün..

sanki ilk gunum belcikada... bi gezi ve çalışma planı çıkartıp, hafta içi uygulamalara geçilecektir umuyorum..

desktop-november-03 
yalnız kalmak... su ana kadar, sağ elinle tuttugun foto makinasından ablak suratlar cekmekdi. şimdi ise, kendi iç-sesimle dialoglara girmeye başladım. belki de yaşımdan (hani hala gencim ya :)) hiç mi hiç hüzünlenmiyorum yalnız ve yalnız olmaya... keyifli yaaa, istediğini yapabilirsin, hatta bööööle dur.. dur... bi daha dur.. noolcak dur valla :)

kuş ötmeye basladi, nazlı hanım geldi galiba.. bana yazmak isteyenler için adres:

Nazlı Hanım eliyle,
Ekin Kılıç
Ch. de Anvers 268
1000 Bruxelles, BELGIUM
.

pucca günlük, şiddetle tavsiye edilir...

ordan burdan dolasirken, pucca günlük sayfasina rastladim.. söle bi bakinayim dedim.. aaaaaa, okudukca  okuyor insan... inanilmaz bir samimiyetle, acaip net ve gercek tespitlerle, kendi ic dunyasini ve yasadiklarini yazmis hatun..şirret mi şirret, duygusal mı duygusal...kadin iste... kac yasinda, nedir, nicin, nerdeki gibi sorulari zaman zaman sorsam da, bilmeme gerek yok... anladimki cok uzun zamandir, bayagi mudavimi olan bir blog. ama tam blog.. son yazisini ( erkekleri tanıyalım part I) da okuyunca, yok yok yazayim ben bunu dedim.... okunasi....

archive_5_by_mehmeturgut

15 Kasım 2008 Cumartesi

simon bolivar bu heryerde var :P

yeni buldugum evi ararken, brussel'da north istasyonunun cevresinde dolanirken, gozlerime inanamiyarak bu tabelayi buldum.. bir cogunuz, " iide, eeeeeee??? " dicek.. ama ben ankarada simon bolivarda oturuyorum..iste ne bilim.. ööle...hosuma gitti? ne var???

simonbolivar-01

13 Kasım 2008 Perşembe

brussels muaaah!! (2)


brussel-street-art-05
bu seferki imza bırakmış: "production: Slat" (sağ alt köşede).. production enteresan bi terim.. o zaman sanat, sokak, şehir, artist, resim, ressam gibi tartışmadaki kelimelere biri daha ekleniyor; üretim.. üretim ve bir nickname..

cok yorgunum, yatıcam.. bu kendi kendime açtığım tartışmayı, kendi kendime daha sonra devam edeceğim... ii geceler...
>> bi de su etiketleri düzenleyeyim diyorum ama, pek de fazla üşeniyorumm.. kısa yol bilen var mıdır ki acaba hıııı?

11 Kasım 2008 Salı

şapkaaaam 5 köşelidiiir!!!

eskiden, taaa ben çocukkene şapkam diye bir şarkı söylerdik.. yani ben ailecek söylerdik diye hatırlıyorum, ama belki de bi tek ben söylüyordum :) bilemiyorum... neyse şarkı şöyleydi;

şapkam 1 köşelidir, bir köşeeeelidir beenim şapkam.. bir köööşesi olmassaaaa, olmazdır benim şapkam...

şapkaaam 2 köşelidiiiir, iki köşeeelidir benm şapkam... iki köşesi olmassaaaaa, olmaaaazdır beeenim şapkammm..

...

die, sayıları arttıraraktan devam eden bir şarkıydı.. artık sen de beş, ben diyim onbeş... canlı yayına geçip sölerim bi gün :P belki de you tube yapılabilir :) sanıyorum, başka ingilizce bi şarkıdan çakma bir melodisi var, babama sormak lazım :)

nerden geldim bu konuya? hmmmm evet, şapka aldım dün!!! hani vardır ya 40'lar gibi şapkalar, sert böle yuvarlak kutulara konur.. hep istemişimdir öle bişiiler, veee sonunda aldım!! :) ama kutusu yok, bakalım bulursam ondan da alıcam :)

ekin-be-02

foto çok net değil, ama şapka mor renkte.. 

morbeskoselisapkam  ...
ps: hemen gelecek olan ilk yoruma, şimdiden cevap yazayim;
"eheeheee, şapkalar bir köşeli olmaskiiiiiiiii" die ebes bir yorum yapacaklar için buyrunuz: bilioruz herhalde 1 köşeli şapka olmayacağını!!! bebe şarkısı bu, sayılar falan!!! aptal!!!

ps: ay kendi kendime de sinirlenirmişimmm beeaaa!!! yetenek abidesi masalla :)

8 Kasım 2008 Cumartesi

xncdksjhh

üffffffffffffff.... unutmusum, kac sene oldu bakiiim..hmmmm burcu? 2004'temi verdik yaw biz tezleri 2005temi? neyse iste bayaaaa olmus, unutmusum sıkıntılı tez yazma hareketlerini... net hatirladigim tek sey, (pardon) kabız olmamdı.. sinirsel sanıyorum:) neyse daha o kısma gelmedim, ama bugun, madem ev bulamıyorum, "mazeret uretme ekin, sims dunyasından kop ve iki satr birseyler oku!" dedim kendi kendime..

enteresandır, dinledim kendi kendimi.. az bisi de olsa, en azından söle bi bakmaya basladm elimdeki materyallere... haydi bakalm kolay gelsin bana..

o kadar bunaldımki ev aramaktan, sıkıntı bastı.. her zamanki "hershey .ok gibi hayatmda!!!!" cümleleri kurmaya baslamistim ki, dedim ekin bi sakn ol, en azndan oku!!! oku!!!! oku!!! (3 oldu mu? :P)

neyse, bu da tez guncesi 2 oldu... numaralari yukseltmece :)
..

brussels muaaah!!! - street art mısın?nesin?

turistik ego'mla dolaşırken sanmayın ki akademik kimliğimden uzaklaşıp, eğitim-öğretim yılı geyiğinden kopuyorum! haYIRRR!! sokaklar dolusu, street art dolu.. evet tamam belli bir tarihi geçmiş hazineleri var, orjinal klasik sanat parçalarını da edebimle, notlarımla geziyorum...amaaaaa, sokak köşelrinde, metro yollarında, elektrik direklerinde binlerce hakkaten orjinal fikir, performans ve görsel, sessiz, isimsiz durayazmakta..

bakınız aşağıda bazıları.. isimleri olsa da yazsak.. aslında bana daha onurlu gelio.. yani resimlerini ünlü galerilerde satabilmek için uğraş veren, sağ alt köşeye imzasını "basan", izleyicinin klasik beklentilerini olağan ve monoton bir şekilde karşılayanlar bi yana; isimsiz, spot ışıksız, kokteylsiz sus-pus eve dönüş başka gibi geliyor.. saygılar..

brussel-street-art-03 
brussel-street-art-04
brussel-street-art-02 
brussel-street-art-01 
bu aşağıdakini ise, bir yolda rastladım, köşeyi döndüm, a-aa yine o, biraz daha ilerledim amann hala o!! msn-ifadelerinde var kendileri, ismini bilmiorum ama öpücük atan panda emotion'ı... yani, bilmiorum, bu bile insanın suratını güldürmeye yetiyor.. peki o zaman sormak lazım, sanat dediğin şey nedir ve ne içindir.. bu tarz şeyler sanat değil midir?sanatsa neden?sanat değilse neden? ve eğer sanat değilse nedir? aklı bi karış havada birinin, hiç tanımadığı, belki beyin gözleri kapalı birileri için, fotokopi çekip (turuncu kağıda ama) öle böle sokaklara koyması nedendir? sadece ve sadece hiç göremeyeceği bir tebessümü hayalinde canlandırmak mı? brussels, muaaah!! o zaman :)

brussel-muach-02
brussel-muach-03
brussel-muach-01
.

6 Kasım 2008 Perşembe

brussel 2.1 : olur olmaz oyuncak müzesi

toy museum; le musée du jouet; Rue de l'Association 24, 1000 Brussels (adres de vereyim, hani noolur noomaz :))

toy-museum-brussels-13
tek kişilik bir turist turu olunca, kendi kendine fotograf cekmek mecburi oluyor tabiki... de, böööle ablak ablak suratli bi ton foto oldu elimde :D

toy-museum-brussels-02 

muzenin yerini ararken, sokagin ortasinda bi robot gordum, dedim ahanda oyuncak müzesi burasi olsa gerek, agir mi agir bir kapi, eski bir evi cevirmisler, heryer tıklım tıkış oyuncak malzeme dolu.. giriste duran recepsiyon masasina yaklasip: "do yu spik ingliş?" die soruverdim.. turist egosuyla, ilk konuşmam :D , agzii açmayaraktan nasıl ingilizce konusulabiliyorsa, ancak o kadar konuşan hanım kızımızla anlaştık 5,5 euro verip devam ettim...

toy-museum-brussels-10 
> içerisi hakkaten tıklım tıkış, o kadar cok parça var ki, bazıları camekanda, bazıları duvara asılmış, bazıları ise öölece konulmuş.. etrafı devirmemeye ozen gostererek dolaşmaya başladım.. içerid foto serbest ama "for your own use" (ne demekse...) bu arada, ein içi harika:)

toy-museum-brussels-06
> kapıda oldugu gibi, müzenin icinde bisürü robot var...

toy-museum-brussels-01
toy-museum-brussels-04
> duvarlar, ya oyuncak atlarla, ya da ufak arabalarla dolu..bi tane de ayuncak horoz gordum!! bildigin at gibi horozun üstüne binip sallanıosun :)

toy-museum-brussels-03
> oyuncak bebek ayakkabıları, binlerce ve acaip işlemeli falan bazıları.. tabi, çok eskiler.. mine hanımın kanından gelme bir alışkanlıkla, "ayy bunlar ne tozlanır şimdi yaaaaa!! hergun siliolar mıdır acep bunları???" die kısa sureli bi söylendim :)

toy-museum-brussels-11
toy-museum-brussels-09
> kibrit kutuları bunlar, gercek kibrit kutusu buyuklugunde oyuncaklar.. minyatur mutfaklar falan.. küçük küçük yapmış elalem :)

toy-museum-brussels-07
> kagıttan tiyatro :) kukla gibi, her figurun ustunden uzanan telle oynatılıyor... resmi buyutup, dtaylı bakınız..

toy-museum-brussels-12
> veee tabiki kuklalar...
ps: fotografların kullanım haklı saklıdır. ticari amaçlar için kullanılamaz...