30 Haziran 2009 Salı

30:haziran:salı

> bugun salı, 30’u :) guzel gecti, korktugum ögeler, gerildigim kadar germedi..emeği geçen herkeze teşekkürler….video denememi eklemeye çalıştım, ama becerememiş olabilirim.. daha cok baslangıc ama, bir fikir versin diye… neyse öyle…

SONY DSC
gibi bakalım..nereye gidicek.. geliyo ayça!! biraz yavaş geliyo farkındayım ama olcak :D sonuç bu görüntüden cooook farklı olabilir belki ama paylaşmak gerek dedim ya…ondan..

> cuma günü yola çıkıyorum, haydeeee assos birki birki!!!! emeği geçeceklere şimdiden teşekkurler… annemle uzun yolculuk manasında bayadır haşır neşir olmamıştık, sabırsızlanıyorum :D
> üfff feci kelimeler ve sorular birikti… ama şu an tek istek, bir fincan kahve sonrasında, deniz, güneş, soguk bi bira ve uyku…
> o zaman (yeniden) the do “stay (just a little bit more) olsun..

kt-ayca-deneme videosu

24 Haziran 2009 Çarşamba

masaüstü:::haziran

kendi kendimle mimleştiğim masaustu mimlemeceye devam etmek istedim.. kafam şişmişken tik’den kaynaklı, gayet amaçsız eviçi fotolama yaparken, birde üstüne yağmur yağmışken masaüstü oldum..oldum da, büko gelip gayet sabote etti, ve sonuç olarak yine onbinlerce büko fotografıyla pili bitti maknenin.. neysem, buyrunuz efenim önce masaüstümimlemece:

SONY DSC

evdeki kırmızı piknik masamdan başlıorum;
> biton tezle ilgili kitap ve mühim tez defteri: yazıcak çok bişi yok, zaten konuyla ilgili bi iki saat hiç bişi düşünmek istemiyorum..

> klavyenin eksik sayın 3 no’lu tuşu: macbookpro sevdamı fiştekleyen, bir “bu aletten nefret ediyorum!” sendromundan sona gelen sinir krizi eşiğinden kalma hal, durum..

> gri çakmak: kaybetmemek için, evde bıraktığım gri çakmak…

> efesonelove bardak altlığı: sayın mezun kızkardeş, iklim ve ümitchan’ın istenbul gezisinden bana hediye.. hala, bardak altlığı koleksiyonu yapmamak üzre direniyorum, ama müdahele var hocam!!

> siyah üçgenimsi nescafe tabağı ve taş tuzlar: çankırı hatırası diyelim, zamansız otobüs oturması, bilmem kaçyüzyıldır ölü olan eşek, tuzdan heykeller ve 8km diğer anahtar kelimeler…

> pohli krem: masanın sol alt kısmında yer alan, resmin kalitesinden ötürü hiç bir yazısı okunmayan pohli krem. düzenli kullanımda yüzdeki lekeleri yokettiği söylenen, çok yağlı graip kokulu krem.. annemin her sabah kızım şu kremden sür de çık cümlesinin kaynağı mucizevi birleşim :) bu arada karşıdan bakılınca sağ gözümün altındaki leke için aklıma geldiğinde üşenmessem sürüyorum…

> tatlı kaşığı koleksiyonu: evet evet işte bu koleksiyon gayet “aaaa ne enteresan ve gereksiz bir koleksiyoooon” cümlesini duymak için kendimi çeşitli tehlikelere attığım kaşıklarım.. üstten başlayarak; 1.james cook siyah nescafe bardağı kaşığı (mutfak çekmecesinde iki adet daha var) 2.bişi corrintia gibi bi tatil köyü tatlı kaşığı, ilk resmi koleksiyon kaşığı, 3.luftansa kaşığı, en heyecanlı koleksiyon parçası, almanya-turkiye yolunda “acaba yemek tepsilerini sayarak yada kontrol ederek mi topluyorlar” gibi biçok endişe/kaygı/ölümcül stress sonucunda çantama attığım, hava alanından resmen çıkıp daarabaya binince “ ufff ucuz atlattık, yakalayamadılar nıhahaaaa haaa!” die helecanlandığım en heyecanlı kaşık, 4.koleksiyonun en fransız kaşığı, bruksel grandpalace meydanındaki bir kafede, yine uçaktakine benzer endişelerle paltomun cebine attığım, ve olur da “kaşık nerde hafendiii?” die sorarlarsa, çaktırmamak uğruna kafamdan ingilizce fransızca karışık şirin “ben anlamıyor sizi?” cümleleri kurduğum en fransz kaşık işte, 5.yine james cook kaşığı ama bu en organik, terminatördeki akışkan robot çağrışımlı kaşık, bir nevi uzay kaşığı.. şeklini ençok sevdiğim..

aşağıda sonrasında gelen büko fotolarndan iki, sadece iki tanesini koyuyorum… :D

SONY DSC

SONY DSC

krizvarçaredevar hakkında yazıcam, ama sonra

birikmişler var.. yazıcam, hatta not alıyorum hema defterime ama bi turlu gecemedim… dun aksam mezunlarrr balosundaydık.. pek bi baloydu ama ben cok keyif aldım, tesekkurler demek lazım :) bide pazartesi yani 22sinde mezuniyet sergisi vardı, official fotoları gratepeye koyucam, bunu da not aldım.. not almadan yaşamımı regular düzeyde sürdürmem cok zor benm yaw…bi de aklıma geldi, gecen haftaydı sanırım, yanımda arabamın anahtarı dışında hiç anahtar bulundurmadığımı farkına varıp, paylaştım, kişi dedi ki “hocam, bohem olmuşsunuz..” öle mi? (*)… bide anahtarları telefondefterine şifreleyemem yaw, iice aklım karışır…zaten de kaybederim.. konudan direkt atlıyorum ama, telefon defterine şifreleme de bir baba-kız öğretisidir, tavsiye ederim:)

SONY DSC

burası, bölümdeki tuvalet.. vaktimin bir kısmını orda geçiriyorum..bütün binada özellikle ve sanırım sadece bizim katta uygulanan 19temmuz yasağını geçiştiriyorum, hem kendime kalıyorum.. ama aşağıda ermikin arka taraflarında da yer arayışlarım sürmekte… neysem, dolayısıyla makinemdeki birçok fotoya da mekan oluyor sayın bölüm kızlar tuvaleti… önemli mekanlardan biri…bi de kızlar tuvaletinin bambaşka securre olayı var ama, konu çok uuzak şimdi.. (bunu da not alayim:)

SONY DSC

SONY DSC

fotoların yazılarla bir anlam birlikteliği içerisinde yer almadığını ayrıca belirtmek gerek.. bi de, pencereden dışarı uçuşan perdeyi içeri almak gerek… hmmm bi de bi ‘19temmuzyasağı’ yakmak gerek…

SONY DSC

SONY DSC

SONY DSC 

SONY DSC

hmmm bileğimdeki dilek kurdelalarımı düşünüyorum.. taaaaa o zamandan beri hala gerçekleştirmemekten dolayı artık iice inceldiler bileğimde… ne motivasyonmuş ama yaw, hala inatla çıkarmadım :) ve evet hala, hayvanat bahçesine gitmedim… hersey 30’undan sonraya ertelendi.. biliyorum..biliyoruuum, 30’undan sonra da 45!inden sonra falan dicem.. ama olsun bileğimde eskimiş püskümüş kurdelalarımla ve yeşil bilenziğimle devam ediyorum hala.. devrik oldu şimdi bu cümle… devrik demişken de, sayın tez raporum ve her akademisyenin yaşadığı türkçe kelime problemi aklıma geldi… ne çok şey var konuşulması, anlatılması, yazılması, hatırlanılması, okunması, bakılması, dokunulması (…) gereken..

SONY DSC

..
ekn.

16 Haziran 2009 Salı

eskişehir yolu müzikleri

o diil de, ankara trafiginde dinlenebilecek en güzel, en uyumlu müziği ahanda burdan acıklıyorum: blondie!!! ritm uygun, şiddet uygun, lirikler fena diil…. arkana yaslanırsın, haziranın ortasında esen serin serin rüzgarı da hissederekten, atatürk bulvarından alt geçit, hooop virajı aldın, devam şekerim… ardınan belki tercihen bi rashit de dinlenebilir… ama beytepe yoluna sapanlar icin mutlaka, lily allen diyorum. sevecen sevecen, “aaa cicekler falan, yesil agaclar, ne kaddar guzel bir giriş yolu olan bir yerde çalışıyorum, yok canım neyse ne, ben işimi seviorum, en azından işe gelme kısmını” diyerek kendinize pozitivite yaparsınz…

SONY DSC

ters giden cok önemli birsey olmadıysa, dönüş yolu kısmını sat 7-8e çekip, yine aynı “aman da ne guzel batıo güneş, ooooh manzaraya bak beaaa!” diye iç geçirebilirsiniz.ama özetle diyorum ki, blondie tam anlamıyla ankara trafiğinde araba kullanmaca müziğidir.!

2003032086631844746_fs

15 Haziran 2009 Pazartesi

post-çankırı sendromuyla…

cankiri-017-saynhocam

gecen hafta karatekin üniversitesi gsf yaz akademisine “katılımcı” olarak gittim. gittim derken, kendi başıma haydee ben geldim die degil tabi, akademik faaliyet baabında böümüm gönderdi. kalabalık gittik; sayın banu hocam, ve bireylerimizle beraber; sayın birey almila, sayın birey turkan, en sayın birey göksel ve yine sayın birey aykut… orda da daha bir çok sayın hoca ve bireylerle bir hafta geçirdik :)

SONY DSC

SONY DSC
sayın bireylerimiz…

hem nasıl keyifliydi anlatamam!!! hem de nasıl perişanlıktı, onu da anlatamam!! su durup düşündüğümde karar veremiyorum; ama sanırım bir haftaya kadar post-çankırı sendromunu atlatıp, gayet keyif aldığımdan bahsedeceğimdir.

efendim; konu STREETART, sokak sanatı diye çevirmeye kalksanız da, bir akademisyen kimliği göstererek, “hayatta olmaz efendim, sokakTA sanat bu!” derim:).. kamusal alanda sanat yaptık yaani.. yaaaaani… :P derme çatma bir aktivite sonunda, kendimce keyifli zaman geçirilerek, çok güzel bir iş ortaya koyduk hep beraber. malzeme problemleri, güneşin hainliği, aykutun bulaşıcı allerjisi, misafirane soruşturması (! detaya masabaşı muhabbetlerinde girilecektir.) derken bitti bi şekil… aklımda kalan sekansları özetlemek durumundayım unutmadan:
+ tarık, nam-ı diğer weak ile tanışmak, ve beraber çalışmak şaşırtıcı ve keyifliydi..

SONY DSC
+ Exitttt!!! çankırıya yolu düşenlere tavsiye edilebilecek mekan!!! hatta tek mekan!! tam da gsf’nin karsisina acmis tükkanı, kırmızı nescafe bardaklarıyla gelen kaavelerden tutunda, hot-çokalate’ye kadar geniş menu seçenekleri:) ama harbiden tek kaçış noktası Exitti bizim için.. bu arada kahvesi hakkaten nescafe, ve tam ayarlıydı… Exit sen bizim herşeyimizsin!!!

SONY DSC
+ utanıyorum söylemeye ama hayatımdaki ilk şablonu yapmış bulunuyorum.. ee gerisi gelir artıkın! haydi bulun bakem hangisi benm???

SONY DSC
+buna utanmıyorum, söylicem: yine hayatimda ilk defa wheatpasting(‘yapıştırma’ die çevirdim, önerisi olan ya da türkçe karşılığını bilen lütfen yazsın) yaptım. ilk işe göre fena değiller die düşünüyorum kendi kendime..neyse bu da böle..

SONY DSC

+ o her festivalimsi mekana yerleştirilen, görüntü itibariyle güneşi kestiğine ve serin olduğuna inanılan çadırımsılar, öğrendim ki hiç bir şekilde hiç birşeyi kesmiyor! sıcaaaaaaaaaaaktı!

SONY DSC
+ veee teras muhabbetleri!!! çok sayın engin hocam ve çağdaş hocamla geçen “güzel” “kötü” “aura”lı muhabbetler en keyiflisiydi herhalde..
cankiri-016-saynhocam

SONY DSC
+izinsiz şablonlanan sandalyelerin rektörlüğe ait oldukları ve toplatıldıkarını da sonradan duydum :(

+biton resim var fevkelade, zaman zaman buradan yayınlıyarak tatmin duygusu arıyacağım elbet :D neyse, şimdi işe dönmek lazım, ECTS yapmak lazım; bu arada tez raporumu bugun teslim ettim. 30unda da jurim var.. uygulama icin 2 haftam var.. bakalm………..hhhmmmm bi de eymir hadisesini düsünmekteyim, cok yaknda :)

ekn..