27 Kasım 2015 Cuma

graduate deneysel tipografi giffleriiiiii :)

iki dönemdir verdiğim gra511 typography dersinin bir blogunu açtık; bu dönemki giff çalışmalarını ordan yayınlıyoruz.. uzun zamandır da blog yazmadığımdandır ki, buyrun bakalım:)

http://mediaanddesigntypography.blogspot.com.tr/2015/11/2015-2016-gra511-experimental.html


23 Ekim 2015 Cuma

Roadhouse'lılardan mısınız ki?

Ankara'nın metruk binası denilen, Roadhouse, Oldschool, Graveyard, Bira Parkı ve Valör isimleriyle anılan, şimdiyse önünde yüksek duvarlarıyla çöplüğe dönen BİNA müdavimleri mi?



konusuyla, bir facebook grub sayfası açtık, yeşim ben elif.. Sayfa şu an vızır vızır; fotoğraflar, anılar, müzik paylaşımları dorukta :)

Olay aslında şöyle gelişti; her buluşmada her sohbette mutlaka roadhouse muhabbeti açılır oldu; biraz da yaşlandık mı ne? "ne güzel günlerdi yaaa" ya da "oolum hatırlıo musun şöle şöle olmuştu, ne kopmuştuk!" ya da ya da "yaaaa, bak şu şu da vardı!" diyerekten süren muhabbetlerin sonunda, dedik ki acaba bi grup açsak da, tekrar toplamaya mı çalışsak insanları? binayı?

Tunus caddesi köşesi, yıkık bina.. Bir zamanların (ki üstünden 2-3 jenerasyon geçmiştir) serseri mekanı Roadhouse, Old School, Valör, Graveyard, Bira Parkı... her ne derseniz artık.. Şu sıralar çöplüğe dönmüş halde, kardeş inatlaşmalarından dolayı yıkılamayan (neyseki :) binamız bizim. Bina sadece müzik alan, pis pis bira içilen bir yer değil (di); bizim için ev demekti; annelerin kabusu roadhouse! :)




Önümüzdeki Nisan Mayıs gibi bir etkinlik planımız var; bakalım neler becerebileceğiz.. facebook grup sayfası ve paylaşımları insanları motive ediyor, re-union istekleri tavan..

Bina nedir ki? diyenler için post yolda, yakın zamanda toparlayıp yazacağım..şimdilik bu kadar teaser yeter :)

bazı bazı fotolar, 90'lardan kalma :)








3 Temmuz 2015 Cuma

#deepdreams

google deepdream diyelim..

image'ları google bişeysiyle, bişey bişey yapıp, yeniden generate edip, bişey bişey haline getiriyor :) detaylar için aşağıdaki link'ten bağlanabilirsiniz.. benim kafam process'e çok basmadı; inandım ve vay dedim ama işlemi tam olarak dolambaçlarından yürüyemedim açıkcası :) onu da sayın kareli gömlekli mühendis arkadaşlarımız çözsün :)








http://www.popsci.com/turn-your-life-computers-dream-world



bilgisayarıma indiremedim, çalıştıramadım ama Zain Shah'ın sayfasından yapabiliyorsunuz..

http://deepdreams.zainshah.net

siteye girmek biraz zaman alıyor yoğunluktan.. sabır sabır sabır :) Bilgisayarınızdan görsel yükleyip, "hadi yap!" diyosunuz ve bir süre daha bekliyorsunuz, sonuçlar aşağıda :) (iki level seçeneği var)

low level.

high level .

2 Temmuz 2015 Perşembe

one a day campaign: Tattoo Artists Help Saving Lives!!!

proje araştırırken bigthink.com sitesinden ulaştığım kampanyayı anlatıcam. Bence müthiş, efortless ve oldukça yararcı. DESIGN FOR GOOD çerçevesinde yapılan projelerden biri bu kampanya.. Bu konuya sonra geleceğim :)

Tam da yaz dönemi, güneş-deniz hayallerinin ortasında, bir güneş kremi (soldejanerio) markasının başlattığı kampanya: TATTOO ARTISTS AGAINST SKIN CANCER .. Brezilya tabiki dünyanın güneş ve deniz denince akla gelen ülkelerinden.. Ülkede diğer kanser türlerine nazaran Cilt Kanseri daha fazla görülüyor(muş).. Firma da (kendi promosyonunu yaparaktan elbette) dövme sanatçılarını eğitim vermeye karar vermiş: tattoo artist'leri belirli bir süre eğitimden geçirerek, deri kanseri buluntularını görebilmeleri, tanıyabilmelerini ve ardından şüpheli durumlarda müşterilerini (hastayı) onkolojik devrana yönlendirmelerini sağlamaya başlamış!! Bence harika bir fikir!!!

Konuyu brief olarak anlatan, hatta tanı konulan kişileri ve düşüncelerini de gösteren bir video hazırlamışlar:



Dövme sanatçılarının bu eğitimi alabilmeleri için bir link de verilmiş.. Türkiye'den başvuranlar için ne kadar geçerli bilmiyorum ama araştırılabilir? Aşağıda verilen linki inceledim ancak site ispanyolca (ya da neyse:) belki mail atılabilir, ingilizce eğitim için?

"If you are a tattoo artist you can help to prevent skin cancer. Get your diploma at http://tatuadorconsciente.com.br/ " 

Bende dövme tutkunu biri olarak, çok başarılı buldum kampanyayı, hatta yine tekrarlıcam harika bir fikir!! Hatta kampanya DESIGN FOR GOOD anlamında, firmanın da ötesine geçmiş.. Böyle bilinçli bir dövmecim olsun isterim yaani :)

Orjinal haberin yer aldığı big think site adresi de burada: tattoo-artists-help-save-lives


Ha, bi de ayıp olmasın, güneş kremi markasının (sol de janerio) görselini koyayim :) sonuçta böyle bir kampanyaya imza atmışlar, kendi isimlerini çok duyuramamışlar ama olsun, takdir etmek lazım :)



23 Haziran 2015 Salı

REEPS ONE EXHIBITION // A.D.O.







Reeps One, ingiltere'nin bağrından sanatçı bir kişilik.. Nerden mi çıktı? niye mi blog'luyorum... buyrun:

Bi 2 sene önce falandı, 2012 Beatbox Championship Finals videolarından,
Skiller vs Reeps One videosunu delicesine aşık olurkene keşfettik Reeps
One'ı. Bilenler bilir, insanların beynini s.kerekten herkezlere
izlettim!! :) şu an ezberimde bile :) (https://youtu.be/B7pVIGGcNNc)

Sonra takibe aldık tabe turuncu sakallı beatbox'cığımızı :) New York Sofar
(https://youtu.be/onyKzeprrbA) olsun, Bangır Bangır Move
(https://youtu.be/YH5ty3Kucz4) parçası olsun.. Arkadaşı neden sevdim,
sadec bış bış bış beatbox yapma peşinde değil; beste anlamında müzik
yapmak peşinde!! ve de sadece ağzını, nefesini, nefsini, osunu busunu
kullanarak.. Zaten yukarıda linkini verdiğim Move'u dinleyince "yuh!!
nerden çıkarıyor bu sesleri diceksiniz.. :)

Neyse konu aslında Reeps One'ın müzikal kariyeri değil :) Arkadaşımız aynı zamanda
illustratör/sanatçı.. ya da street artist mi demek lazım? ya da bişilr
işte... Bildiğim kadarıyla ilk solo sergisi.. zaten mesele, ses ve
görsel
arasında kurduğu ilişkide yatıyor.. Aşağıdaki belgeseli biraz
zaman ayırıp izlerseniz, güzel ve basit bir dille anlatmış bakış
açısını..



 Çoğu zaman audio ve visual arasındaki ilişkinin irdelendiği işler, çalışmalar, deneyler görüyoruz.. Bir yandan da, bu kadar naif bir şekilde "ses üretme" (audio processing) içinde olup, bunu yansıtmada yine güdüsel davranan insana da çok rastlamadım.. Ya da belki görsel dil, renk ve doku bana yakın gelior bilmiorum.. Hem o street art dediğimiz, Tag'leme stiliyle kaligrafik texture'ları birleştirmesi; hem (belgeseli izleyince görüceksiniz) sergiyi anında orda perform etmesi.. bişiler bişiler :)


Bu da web sitesi: http://reepsone.co.uk/ 




140327_ReepsOneADOSpace_MG_9334



4 Haziran 2015 Perşembe

Sosyal Medya Günahları /// derken kendi kendime bir geribildirim şeysi----

Başlık sizi yanlış yönlendirmesin :) Bu bir sosyal proje, ben de bu projeden bahsedicem.. Sosyal proje ne demekse artık, en uygun niteleme bu gibi geldi.. Sanıyorum Fransız işi bir proje..

Önce ben de "ıııııııııh amaaa sosyal medyanın 38 zıttırık şeysi" gibi bir başlık altına onedio veya bimugimuguuu gibi sayfaların ürettiği bir içerik zannettim.. Zıttırık mıttırık, akşam evde televizyon karşısında (ama televizyona bakmadan) candy crush canlarım bittiğinde, ve de ardından dots canlarım bittiğinde, ve de facebook/instagram/twitter'da karıştıracakk profil kalmadığında, kedi videosu izleyeceğime basıyorum zıvıttırıklara..

Önce, "sen kimsin lan" testleriiii; evet maviyim, (hiç izlemediğim halde) Game of Thrones'un sarı saçlısıyım - neydi aleyna falan mıydı adı?-, 30'lar da ve amsterdamda yaşamalıymışım falan... Sonra da sıra geliyor, list'lere... kafana zöbörük takmanın 18 şeysi, Frida'nın 7 bıyıklı fotoğrafı falan da filan.. Hadi en önemli itiraf.com'umu yapayim: 4-5 satırdan uzun metinleri aslaaaaaa ve aslaaaaa okumuyorum...



Burda önemli olan ve beni yazmaya devam ettiren şey şu; bu linklere ancak ve ancak birebir gün sohbetinden birşeyler alabildikleriminkine itibar edip, basıyorum ve okumaya başlıyorum.. Yukarıda belirttiğim gibi, 4-5 satırdan uzunsa okumama hal ve tavrımı koruyarak elbetee :) Belki bana yararlı olabilecek bir bilgi edinirim, ya da orda burda sohbet olur, konuşabilirim, "ya daaaa aman şimdi bu post konuşulursa bir iki laf söyliyeyim, şöle çarpıcı falan" dediğim linklere basıp bakınıyorum diyelim :) Örneğin bu elbise mavi renkli, hayır beyaz diye hiç bir sonuç vermeyen ama bira masasında 3 saatimizi alan tartışma.. :)

Ancak ve ancak, bugün Mert'in sınıf page'ine gönderdiği linke baktım.. Öncelikle bugün özel birgün; bugün yaymaca günü, zaman kaybetme gibi bir derdim yok, ve de DİGİTÜRK BOZUK!! :):):) Balkon çiçeklerine bakınma, hiç bir yere yetişme acelesi olmayan, belki yürüyüş babına gidip INGRESS Anıttepe Havuz Portalını indireceğim, ardından da Penny Dreadful izleyip, Ilgın'ın tezi'ni nasıl yapsam da daha sonra okusam mazaretlerini ürettiğim bir gün bugün :)

Neyse,konu bir grup (sanıyorum) iletişimci, SEVEN DIGITAL DEADLY SINS başlıklı bir proje gerçekleştirmiş.. Aslında şimdiki havalı ve trend tabirle içerik üretmiş ve bunu web ortamında sunmuş.. Proje içeriğinin yanısıra, benim de çok mağdur olduğum (ve de artık ignore ettiğim) uzun metin, uzun video, kalitesiz görsel, durağan/stabil arayüz'leri sıkıntı edinenlere göre tasarlanan içerik, tam da benim gibi hem şikayet eden hem de vücudunun %80ini ele geçirilmiş olanlara göre.. Arayüz olması gerektiği kadar dinamik (uçup kaçmıyo), videolar olması gerektiği gibi kısa ve kendine yeterli, metinler (korkarak tıkladım, sadece video içerikleri iyi diye, ama bayaa bi okudum) yeterli derece de uzun, görseller kaliteli, aşırı trendy olmayarak kendi içinde tutarlı..

İçerik ise sosyal medya ve digital kültürün ne kadar yobazca hayatlarımızı ele geçirdiği, TÜÜ TÜÜÜ, KA!KA! olarak değil de, böyle bir şey var, bi bak bakalım; senin cümlelerini mi kuruyorlar acaba? diyen bir içerik.. Öyle öne çıkarabileceğim bir detay yok hepsi bütünleşik iyi olmuş.. Hakkaten her videoyu izlediğimde, "Yuh iyi yakalamış!!", "ahaaa bunu Facebook'ta paylaşayim!! bak bak nasıl like alıcam!!! Nı hahahaaa!!!" içsesimi zor da olsa ignore ederek, ve de projenin tam da bırakmak istediği etkiyle;

"Hayır Ekin yaaa, biraz dur, şu konunun bi üstünden geç kendi içinde.. bi balkona çık da, bugün filiz veren, açan Bodrum Papatya'na bak, fotoğrafını da çekme, sadece bak, sonra uzun zamandır yazacak birşey bulamadığın şu bloguna yaz be Ekin be??!!!?" dedim.. "Ama içinde bulunduğun ve de keyif aldığın digital kültüre KA!KA! demeden, büyük bir iki yüzlülükle yermeden, şikayet etmeden (bu şikayet etmeme önemli :) kabullenişini ve kendini iyi hissedecek biçimde nasıl kontrol etme mücadelesi yaşadığını yaz be Ekin?

Ne çok yazdım yine :) yeterli bence, gir de kurcala :)

http://sins.nfb.ca/ 

Ha bu arada, tabiki şimdi gidip Bodrum Papatyamın fotoğrafını çekip, paylaşıcam!!!

1 Haziran 2015 Pazartesi

The First Day ve de Karum'un çimleri...

Asi Keçi İnisiyatifinin önderlik ettiği 'Tunalı Yeniden' sanat festivali çerçevesinde ben de bir duvar boyadım :) Tunalı 75 numara'daki yan duvara benim manga serisinden bir kareyi boyadım.. İşin ismi "The First Day" gezi sürecine referans veren bir metni var...



Aslında bir günde bitebilecek bir süreçti ama ne yazıkki hava koşulları, yağmur soğuk derken ancak 3 günde bitebildi :) Neyseki festivalin sonuna yetiştirebildik. Benimle birlikte, son iki gün Filiz Durgun, öğrencim, çalıştı...



İlk günden bir foto...


Bu da Filiz'ciğim :)

Cumartesi bitirdik.. Bu süreçte yoldan geçenlerle de muhabbet ettik tabi.. En çok gelen sorular Resmin nereye ait oldugu ile ilgiliydi valla, tam üstünde bir çantacı açılıcakmış, herkez oranın komisyonlu bir işi zannediyordu, o yüzden biz de imza yerine logolarımızı koyduk resmin sağ alt tarafına..

Beni en çok güldüren soru, yoldan geçen yaşlı bir amcadan geldi; o kadar aksiyon dönüyor orda, amcamın merak ettiği konu SİYAH BOYALARI KAÇA ALDIĞIMIZDI :):):):) anı işte :)

Cumartesi ise, akşama doğru Karum'un çimlerinde WEARE partisi vardı.. hava serindi evet, ama çok keyifliydi mzüik ve çimler :)





Panoramik fotolarrrrrrr...

22 Mayıs 2015 Cuma

Poi 'Bugün' Müzik Videosunu yaptım ben ya



Albüm 27 Nisan'da 3 Adım Müzik tarafından piyasaya çıktı..

Evet evet, logosundan tut kartonet falan hepsini çalıştık :) Fotoğraflar Deniz Ertek Karlıdağ (Cinnah 19 Teras) ve Çağatay Alpay (Seğmenler) tarafından halledildi; Video çekimleri de Özgür Abacı yaptı... Üstüne Color Correctionlar, Composition'lar, Rotoscope grafikler de bana ait .. Bi toparlayıp behance'ime koyacağım da vakit lazım...

Herkezin eline sağlık da oldu :)

uzun ve keyifli bir süreç oldu benim için de.. Ekin Koskos ve Yonca Pehlivanoğlu'na teşekkürler :)

Albüm 2 hafta önce elime geçti, sürekli arabada dinleyip duruyorum.. dinledikçe daha çok favori parçam oluyor.. Meselaaaaa, Dans Et ve Çok Zor :)

O zaman bi de Dant Et diyelim :)



E yapmışken bi de Çok Zor


13 Mayıs 2015 Çarşamba

JFEST-10 /// TURKISH JUGGLING CONVENTION SUNDANCE!!!



Fii  tarihinde, TSRM12'de çalışırken, Enis J-fest macerasını tasarlıyordu, ilk senenin görselini ben yapmıştım :) Ancak Flyer'ını bulabildim evde.. Bu sene ise, 10. yılında, Enis dedi ki "Ne güzel olur bi daha yapsan?" Ben de dedim ki, "Why Not babe?" :) Aşağıda gördüğünüz 1.Turkish Juggling Convention Flyer'ı:


Bu sene için yaptığımız çalışmaların baskılarını da geçen hafta aldık :) mutluyuz :) Ekim 2015'te Sundance'e buyurunuz :)








2 Nisan 2015 Perşembe

Retinanı al da geeeel mustafa ali!

https://igcdn-photos-h-a.akamaihd.net/hphotos-ak-xfa1/t51.2885-15/11055788_359476667592695_1955996087_n.jpg
Oh bea, rahatladım :) birazcık acıklı oldu o kadar parayı bir çırpı da vermek ama, buzeller desteklenmesi, neyse şu an iyiyim :) şu Adobe olayını da çözdükten sonra, bak nasıl olucam!! canavar canavar!!!

Poi'nin çekimlerini yaptık yapmasına da, işleyecek ekran-bilgisayar yoktu; şimdi o da var :)

hadi bakalım, önce alışveriş sonra iş :)

27 Mart 2015 Cuma

HIATUS KAIYOTE ablamız geliomuş buralara oralara

Bilmeyenler, bilenlere sorsun, bilenler de bilmeye devam etsinler :)
http://www.jutlandstation.dk/wp-content/uploads/2013/12/2595_HiatusKaiyote_006.jpg

Avustralyanın bağrından keyifli müsika yapan ablamız için, Altus Müzik Org. ile iletişimdeydim zaten de, bi baktık istanbul Jaz festivaline geliomuş!! haberi burada buyrun:

http://caz.iksv.org/tr/arsiv/haberarsivi/p/1/1091

Gidilecek elbette :) de, acaba Ankara'ya da gelir mi? gelse ne güzel olur, "Ankara'da da güzel birşeyler oluyor arada" falan deriz, savunuruz denizsiz Ankaramızı :)



Olmadı gideceğiz mecburen zaten de.. Umarım hafta içi olmaz.. Hayır, ders iptal etmek zorunda kalırım, sonra ek dersti uğraş dur :)

20 Mart 2015 Cuma

Biz Grafik Tasarımcılar...

Diye bir başlık açsam diye geçirdim içimden de, başladım yazmaya... Bir Grafik Tasarımcısı olarak bizlerin yaşadığı gıcık edici olayları anlatmak ve yine aramızda dalga geçtiğimiz müşteri tipi olmayın diye bütün bunlar :)

Orda burda, grafik tasarımcı insanlarla karşılaşınca, toplaşınca, bişiler yapınca, bi şekilde konu jargonlara, bize spesifik klişelere, müşteri yakınmalarına bağlanır elbet.. Hep yaşananlar da aynıdır bu arada :) ufaktan aklıma gelenlerden biri ile başlayayim, sonra blog yazmak için konum olsun :)

> Biz Grafik Tasarımcılar YAZILARI OKUMAYIZ ARKADAŞ!

En büyük sorunlardan biri bu herhalde.. 'Yazı okumayız' derken, tasarım sürecinde yerleştirdiğimiz paragraf metni okumayız. Bunun iki çünkü'sü var...

Birincisi, şımarıkça olanı, çünkü biz metin yazarı, redaktör ya da editör değil grafik tasarımcıyız. Bi zahmet bul metin yazarı ya da yazı düzeltici de ona yaptır haspam...

İkincisi ise, mantıksal açıklamadır, biz tasarım yaparkene, layout'tu, kompozisyondu falan vesaire, yazıları metin blokları olarak, hatta daha netleştirmek gerekirse içi dolu bütünler olarak algılayıp, yerleştirme yaparız. (Yerleştirme demek biraz olayı grafiker'e çeviriyor, ama, anlayın diye halk dilinde yazıyorum, diğer meslektaşlarım hemen yükselmesinler :) Aşağıdaki resimlerde görülebileceği gibi, yazıları çizgi çizgi çizgiler halinde algılar ve davranırız...

scribble

Resim altı yazısı: burada bahsedilen 'copy' text anlamına gelir...



Resim altı yazısı:Jan Tschichold layout tasarımı...

İşe başlarsın, metinler docx olarak gelir, sonra copy-paste metni alıp kullandığın programda, text box'ın içine (metin bloku) yapıştırıp işine bakarsın... Onaylar, düzeltmeler falan bu arada düzeltmeler/değişiklikler safhasında müşterini özellikle uyarırsın;

"Amcacım, metinlere baktınız di mi? kontrol ettiniz?" ..

Sanki hiç dememişsin gibi, matbaadan önceki son onay safhasında onay verilir, matbaaya hazırlarsın ve tam matbaaya gönderecekken sana telefon:
"Ekin Hanım! yannız o 3. paragrafın sonundan bir önceki satırda i'lerin noktaları yok!!???!???!!!"
ya da
"Ekin Hanımcığım, siz farketmemişsiniz, ben hatanızı buldum! o paragraftaki kelime yanlış yerden kesilmiş!!! ama olmazkiiiii! iyi ki farkettim, yoksa böyle basılacaktı! cık cık cık!!!"

içten gelen ama dışarı yansıtmadığımız cevap şu:
"MAL MISIN YAA!! Dedik sana kontrol et diye bin defa!!! Benim suçum mu oldu??!!! GGGerizzzzekalı!!  Küçük dünyaları sen yarattın da, benim hatamı mı buldun??? zeki misin sen???
İyi ki farkettim demiş bide, laaaayn! tabiki sen farkedicen!!!"

Bak yine sinirlendim.. neyse uzatmıcam, anlaşıldı galiba? Siz siz olun, bir grafik tasarımcıyla çalışırken, grafik tasarımcının metinleri okuma ve/veya düzeltme yükümlülüğünün (aksi söylenmedikçe) olmadığını bilin efenim..

Tabiki, bu işi yapan, ve de çok iyi olan arkadaşlarımız var. Ama bu arkadaşlarımız kalifiye üstü'dür! becerilerinin üstüne ekleme yapmıştır, zekidir, çeviktir, yıldızlı pekiyi'dir.

Sonuç olarak; Biz Grafik Tasarımcılar, tasarım içerisinde kullandığımız metinleri okumayız.. Bir tasarımcı size, "iyi de ben metinleri okumam ki?" dediğinde, lütfen dünyanın en garip ve en kıçı kalkık insanıymış gibi bakmayınız.. sevgiler...

19 Mart 2015 Perşembe

Kurt Cobain ve Ben



ay negüzel diye anlatacak değilim elbette.. Kurt Cobain'in hayatını belgeselimtrak anlatan bir yapımdan bahsediyorum.. trailer'ını izledim, anılar canlandı..detaylar burda..

http://www.cut-online.com/2015/03/18/kurt-cobain-belgeselinin-ilk-traileri-yayinda/

Belirli bir zaman aralığında yaşayan ve 'gençlik' şeysileriyle kesişen bir reference group misali insanın ortak imgesi, icon'u, ya da her ne ise işte, o2dur Kurt Cobain. Daha önce Nirvana albüm kapağıyla ilgili bir post'um olmuştu: burda..



Öldüğü (?) günün devamında yaşadıklarımı hatırlıyorum. O zaman Adana-Osmaniye (o zaman il değildi) Düziçi- Berke barajı lojmanlarında oturuyorduk. Bütün özentiliğimle, alternatif müzik hayranı olan ben allahn iktir ettiği bir yerleşim yerinde, duvarlarıma Blue Jean dergisinden çıkan, öncelikle CURE, sonra Kurt Cobain sonra daha başka başka posterler asıyor, kasetleri beşgen kurşun kalemlere başa sarıp playliyordum.. Duvarımdaki Nirvana posteriydi Kurt Cobain bana... Ne enstantaneler var aklıma gelen.. neyse onlar sonra :) Çimen ve Gaye ile (onlar Osmaniye'de oturulardı, ben okula oraya giderdim..) böle müzik dinlerdik biz..

Neyse, o zaman baraj müdürünün bizden büyük gençlik oğlu lojmanlara geldi diye uydudan MTV yayını ayarlamışlardı.. Allahn iktir ettiği yerdeydim ama MTv'im VARDI! küçük 35 ekran'dan izlerdim :) "Kurt Cobain öldü!"yü duyduk, duydum.. annemler, amcalar seviyesi çok ilgilenmedi elbette :) ama ben, çok ciddi birşeyler oluyo lan demiştim.. o an bu an'dı.. önemliydi.. birşeyler yapmalıydım..

Ertesi günlerden brinde, Courtney Love'ın cenazeden canlı yayın konuşmasını vereceklerini öğrenmiştim, de, şu an hatırlamadığım bir nedenle evde izleyemiyordum.. Yasemin Teyze'den rica atmiştim, "evinizde televizyon'dan cenazeyi izleyebilir miyim?" diye.. Bayaa ev hali kıyameti, bir yan da Sinem (kızı - Facebook'ta ekli :), bir yanda sesi çok açmadan izlemeye çalışmalar.. ki, ingilizcem yetmezdi çok anlamaya.. ama olsun, önemli bir an'dı, bir şeyler yapmalıydım...

İşte o yayının videosunu buldum.. Bi daha izledim de.. yine gözlerim doldu..



Lojmanların etrafında yer yer çalılıkların oldugu, toprak-tozlu bi yürüyüş yolu vardı.. Lojman sakinleri yürüyüş yaparlardı.. işte o yolda, aralarda bir yerlerde kuytu bi çalılık bulup, Blue Jean'lerden kestiğim Kurt Cobain fotoğraflarını, bir kaç adet mumu alıp ufak ezik mabedimsi bir yer yaratıp kendi anma törenimi yapmıştım.. Ne biliim abi, o zamanlar böyle gelmişti :) İçimden kendimce bişiler söylemiş, accık ta göz yaşı dökmüştüm Cobain abime.. bir şeyler yapmıştım işte..

anıya gel! :)

değerli.. o belgesel izlenecek, kafa da daha bunun gibi birçok recall eden anıyla beraber..


6 Mart 2015 Cuma

TYPOGRAPHY GIFF/GIF Projects



Media and Design Master programı içinde, tipografi dersinde yaptığımız çalışmaları http://mediaanddesigntypography.blogspot.com.tr/ adresinde topluyoruz :) ben birçoğunu çok beğendim :)



Daha bi sürüsüne de çalışma yapacağızzzzz, takip edinizzzzzz

27 Şubat 2015 Cuma

Bir Savaş Nasıl Hatırlanmalıdır? Sergi Teaser

Dilek Karaaziz Şener ile uzun zamandır çalıştığımız, 11 mart 2015'te açılışını yapacağımız sergi için hazırladığım teaser efenim:

BSNH / Bir Savaş Nasıl Hatırlanmalıdır? Ezhibition Teaser 2015 from ekinklch on Vimeo.


Detaylar ve diğer bilgiler yakında...
:)

21 Şubat 2015 Cumartesi

şubat güneşi sidikliye vururmuş!

bi milestone olsun, Şubat 2015 Mylo fotoları:
aaa bu arada iphone6-no filter bebeĞım






one a day book: IFRITLER'DEN DRACULA'YA MODERN VAMPIR MİTİNİN DOĞUŞU /// vampir'li antolojili kitaplı



Bayılırım, vampirli her türlü şeyi izleyebilir, 2.sınıf vampir komedisini bile özümseyebilir, liseli kız kıvamındaki yeni popüler vampir çakması kitapları zorlayarak da olsa okurum!

Bilgi içerikli bir kitap olarak, popüler kültürde oluşan vampir algısının altyapısı olması açısından okunabilir bir kitap.. Antik dünyadan itibaren ele almış, özellikle 1200-1800 arasını, folklorik hikayeleri bulması açısından ilginç... hatta Kont Dracula, kalesi, romanya ve ilk basılan hikaye/kitap ve filmleri güzel karşılaştırmış... Popüler kültürdeki açılımlarına, bizim jenerasyon filmlere de ufaktan giriş yapmışşşşş da keşke biraz daha bu kısma yüklenseymiş; iyi bağlantı kurabilirmiş..

Başlarda alt çizmeli okurken, kitabın sonuna doğru, ufaktan satır atlamalı okudum aslında ne yalan söyliyim :) Ama tekrar yazıyorum, referanslama iyi yapılmış.. kitabın arkasında 10-15 sayfası sırf referans..

Neyse, bu kadar işte.. Bir One A Day serisinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bize ayrılan süre artık dolsun :)

20 Şubat 2015 Cuma

ben bizzat kendim

https://igcdn-photos-a-a.akamaihd.net/hphotos-ak-xap1/t51.2885-15/924129_371743622998816_194310000_n.jpg

Gelecek ay bayaadır üzerinde çalıştığımız, hatta son bir haftadır manyakça çalıştığımız bir sergi projesi var! Ben, bizzat ben kendim, visual identity and design olayıyla ilgileniyorum, proje sahibi ise dilek hoca :) detay girmeyeyim, süprizi bozmayayim :) ama ben, bizzat ben kendim, çok heyecanlıyım!

> kendime de bir iş yapıyorum (bknz, detayı yukarıda) ona da heyecanlıyım!

> pazartesi, master class ile keyifli olacağını düşündüğüm bir tpografi studio dersi yapacağız, inanmazsın ona da heyecanlıyım! :)

xxx.

19 Şubat 2015 Perşembe

ne kar yağdı arkadaş! yazısından hallice ütopik insan haklarına doğru..




http://photos-c.ak.instagram.com/hphotos-ak-xap1/t51.2885-15/10643889_610824245716234_430453721_n.jpg

bu fotoğraf, geçen hafta yağan kar dolayısıyla iptal olan okul günü yerine parkta geçirilen kar gününden :) bugün de aynı durum! ancak daha dışarı çıkma cesaretini gösteremedim :) çıkınca bakarız.. mylo ile karda bi 20-30 dakika gezinmek, fıtı fıtı fıtı yapmak niyetindeyimdir :)

Kar tatili meselesine gelince de, niyeyse böyle spontane tatilden pek bi hoşlanırım aslında ben. ve sonunda hoca olmanın verdiği irade stratejisiye, okul tatil olmasa da, "DERS İPTAL!!!" diyebilme inisiyatifi bende bi ego yapmıyor değil :) ancak ve ancak bu dönem 3. ders iptali olunca, sorumluluklarının bilincinde olarak ben "YAHU DERSLER YETİŞMİCEEEEK!" tribine bile girdim bugün :(

Hayır, zaman harcayıp, bi ton ders hazırığı yapıyosun.. kar kış kıyamet okula gidicem, derste 3-5 kişi... emeğime yazık lan! diye düşünerekten, bugün de iptal... ve de öğrenciyken en sevmediğim EKDERS ayarlama sıkıntısı :(

Neyse, derdim bu olsun valla... ülkenin durumu, insanımızın durumu ortada.. Özgecan... Nuh Köklü.. birbiri ardına manşetlerimiz..



Birçok insan artık televizyon'da haberleri izlemiyor, gazeteleri okumuyor ama.. zaten hergün hergün ve hergün ne acımasızca, ne vicdansızca, ne acaip şeyler oluyor; insanlar, haycanlar, canlar ölüyor.. hani gezi vardı ya, devletti, kanundu, haktı, oydu buydu... insanın anlamsızca ölüyor olmasının yanında neler nelere kafa yoruyoruz yaa..

Geçen bir FB haberi okudum; sosyolog bir kadın, işi gereği duydukları ve yaşadıklarının sonunda intahar etmiş.. dayanamamış, zihni kaldıramamış... doğru mu bilmiyorum ama bi empati yapalım mı? kendini bi onun yerine koysana? ne bunaltıcı, çözümsüz, çaresizliktir ki, kendi hayatını sonlandırmaya karar vermiş.. hem de lütfen burası önemli, kendi sorunu değil, duydukları dolayısıyla... ne inanılmaz, ne uzak geliyor.. ama öle değil işte, duymazlıktan geliyoruz.. görmezlikten geliyoruz..

Bir şey daha duydum bugün KANAL D sabah haberlerinde.. bir erkek, karısını öldürmüş, doğramış çöpe atmış İstanbul'da.. Mahalle'den bir amcayla röportaj yapıyorlar: olay nasıl oldu? ne duydunuz babında.. adam olayı anlattıktan sonra, insani bir yorum yapıyor:

- "... yani inanılmaz bir durum, hayvanların canına kıyamıyoruz, insan insanı öldürüyor.. "

"Amcacım rahat ol, bu ülkede hayvanların da canına bir kıyıyorlar, pir kıyıyorlar, dert etme" diyesim geldi..


Kar yağışı yazısından nerelere geldim..

Kendi ütopik hayatlarımıza dönüp, ders vardı yoktu; kahkülümü kestirdim kestirmedim; cumartesi orda mı içelim, burda mı içelim dünyasında görüşürüz..