23 Haziran 2015 Salı

REEPS ONE EXHIBITION // A.D.O.







Reeps One, ingiltere'nin bağrından sanatçı bir kişilik.. Nerden mi çıktı? niye mi blog'luyorum... buyrun:

Bi 2 sene önce falandı, 2012 Beatbox Championship Finals videolarından,
Skiller vs Reeps One videosunu delicesine aşık olurkene keşfettik Reeps
One'ı. Bilenler bilir, insanların beynini s.kerekten herkezlere
izlettim!! :) şu an ezberimde bile :) (https://youtu.be/B7pVIGGcNNc)

Sonra takibe aldık tabe turuncu sakallı beatbox'cığımızı :) New York Sofar
(https://youtu.be/onyKzeprrbA) olsun, Bangır Bangır Move
(https://youtu.be/YH5ty3Kucz4) parçası olsun.. Arkadaşı neden sevdim,
sadec bış bış bış beatbox yapma peşinde değil; beste anlamında müzik
yapmak peşinde!! ve de sadece ağzını, nefesini, nefsini, osunu busunu
kullanarak.. Zaten yukarıda linkini verdiğim Move'u dinleyince "yuh!!
nerden çıkarıyor bu sesleri diceksiniz.. :)

Neyse konu aslında Reeps One'ın müzikal kariyeri değil :) Arkadaşımız aynı zamanda
illustratör/sanatçı.. ya da street artist mi demek lazım? ya da bişilr
işte... Bildiğim kadarıyla ilk solo sergisi.. zaten mesele, ses ve
görsel
arasında kurduğu ilişkide yatıyor.. Aşağıdaki belgeseli biraz
zaman ayırıp izlerseniz, güzel ve basit bir dille anlatmış bakış
açısını..



 Çoğu zaman audio ve visual arasındaki ilişkinin irdelendiği işler, çalışmalar, deneyler görüyoruz.. Bir yandan da, bu kadar naif bir şekilde "ses üretme" (audio processing) içinde olup, bunu yansıtmada yine güdüsel davranan insana da çok rastlamadım.. Ya da belki görsel dil, renk ve doku bana yakın gelior bilmiorum.. Hem o street art dediğimiz, Tag'leme stiliyle kaligrafik texture'ları birleştirmesi; hem (belgeseli izleyince görüceksiniz) sergiyi anında orda perform etmesi.. bişiler bişiler :)


Bu da web sitesi: http://reepsone.co.uk/ 




140327_ReepsOneADOSpace_MG_9334



4 Haziran 2015 Perşembe

Sosyal Medya Günahları /// derken kendi kendime bir geribildirim şeysi----

Başlık sizi yanlış yönlendirmesin :) Bu bir sosyal proje, ben de bu projeden bahsedicem.. Sosyal proje ne demekse artık, en uygun niteleme bu gibi geldi.. Sanıyorum Fransız işi bir proje..

Önce ben de "ıııııııııh amaaa sosyal medyanın 38 zıttırık şeysi" gibi bir başlık altına onedio veya bimugimuguuu gibi sayfaların ürettiği bir içerik zannettim.. Zıttırık mıttırık, akşam evde televizyon karşısında (ama televizyona bakmadan) candy crush canlarım bittiğinde, ve de ardından dots canlarım bittiğinde, ve de facebook/instagram/twitter'da karıştıracakk profil kalmadığında, kedi videosu izleyeceğime basıyorum zıvıttırıklara..

Önce, "sen kimsin lan" testleriiii; evet maviyim, (hiç izlemediğim halde) Game of Thrones'un sarı saçlısıyım - neydi aleyna falan mıydı adı?-, 30'lar da ve amsterdamda yaşamalıymışım falan... Sonra da sıra geliyor, list'lere... kafana zöbörük takmanın 18 şeysi, Frida'nın 7 bıyıklı fotoğrafı falan da filan.. Hadi en önemli itiraf.com'umu yapayim: 4-5 satırdan uzun metinleri aslaaaaaa ve aslaaaaa okumuyorum...



Burda önemli olan ve beni yazmaya devam ettiren şey şu; bu linklere ancak ve ancak birebir gün sohbetinden birşeyler alabildikleriminkine itibar edip, basıyorum ve okumaya başlıyorum.. Yukarıda belirttiğim gibi, 4-5 satırdan uzunsa okumama hal ve tavrımı koruyarak elbetee :) Belki bana yararlı olabilecek bir bilgi edinirim, ya da orda burda sohbet olur, konuşabilirim, "ya daaaa aman şimdi bu post konuşulursa bir iki laf söyliyeyim, şöle çarpıcı falan" dediğim linklere basıp bakınıyorum diyelim :) Örneğin bu elbise mavi renkli, hayır beyaz diye hiç bir sonuç vermeyen ama bira masasında 3 saatimizi alan tartışma.. :)

Ancak ve ancak, bugün Mert'in sınıf page'ine gönderdiği linke baktım.. Öncelikle bugün özel birgün; bugün yaymaca günü, zaman kaybetme gibi bir derdim yok, ve de DİGİTÜRK BOZUK!! :):):) Balkon çiçeklerine bakınma, hiç bir yere yetişme acelesi olmayan, belki yürüyüş babına gidip INGRESS Anıttepe Havuz Portalını indireceğim, ardından da Penny Dreadful izleyip, Ilgın'ın tezi'ni nasıl yapsam da daha sonra okusam mazaretlerini ürettiğim bir gün bugün :)

Neyse,konu bir grup (sanıyorum) iletişimci, SEVEN DIGITAL DEADLY SINS başlıklı bir proje gerçekleştirmiş.. Aslında şimdiki havalı ve trend tabirle içerik üretmiş ve bunu web ortamında sunmuş.. Proje içeriğinin yanısıra, benim de çok mağdur olduğum (ve de artık ignore ettiğim) uzun metin, uzun video, kalitesiz görsel, durağan/stabil arayüz'leri sıkıntı edinenlere göre tasarlanan içerik, tam da benim gibi hem şikayet eden hem de vücudunun %80ini ele geçirilmiş olanlara göre.. Arayüz olması gerektiği kadar dinamik (uçup kaçmıyo), videolar olması gerektiği gibi kısa ve kendine yeterli, metinler (korkarak tıkladım, sadece video içerikleri iyi diye, ama bayaa bi okudum) yeterli derece de uzun, görseller kaliteli, aşırı trendy olmayarak kendi içinde tutarlı..

İçerik ise sosyal medya ve digital kültürün ne kadar yobazca hayatlarımızı ele geçirdiği, TÜÜ TÜÜÜ, KA!KA! olarak değil de, böyle bir şey var, bi bak bakalım; senin cümlelerini mi kuruyorlar acaba? diyen bir içerik.. Öyle öne çıkarabileceğim bir detay yok hepsi bütünleşik iyi olmuş.. Hakkaten her videoyu izlediğimde, "Yuh iyi yakalamış!!", "ahaaa bunu Facebook'ta paylaşayim!! bak bak nasıl like alıcam!!! Nı hahahaaa!!!" içsesimi zor da olsa ignore ederek, ve de projenin tam da bırakmak istediği etkiyle;

"Hayır Ekin yaaa, biraz dur, şu konunun bi üstünden geç kendi içinde.. bi balkona çık da, bugün filiz veren, açan Bodrum Papatya'na bak, fotoğrafını da çekme, sadece bak, sonra uzun zamandır yazacak birşey bulamadığın şu bloguna yaz be Ekin be??!!!?" dedim.. "Ama içinde bulunduğun ve de keyif aldığın digital kültüre KA!KA! demeden, büyük bir iki yüzlülükle yermeden, şikayet etmeden (bu şikayet etmeme önemli :) kabullenişini ve kendini iyi hissedecek biçimde nasıl kontrol etme mücadelesi yaşadığını yaz be Ekin?

Ne çok yazdım yine :) yeterli bence, gir de kurcala :)

http://sins.nfb.ca/ 

Ha bu arada, tabiki şimdi gidip Bodrum Papatyamın fotoğrafını çekip, paylaşıcam!!!

1 Haziran 2015 Pazartesi

The First Day ve de Karum'un çimleri...

Asi Keçi İnisiyatifinin önderlik ettiği 'Tunalı Yeniden' sanat festivali çerçevesinde ben de bir duvar boyadım :) Tunalı 75 numara'daki yan duvara benim manga serisinden bir kareyi boyadım.. İşin ismi "The First Day" gezi sürecine referans veren bir metni var...



Aslında bir günde bitebilecek bir süreçti ama ne yazıkki hava koşulları, yağmur soğuk derken ancak 3 günde bitebildi :) Neyseki festivalin sonuna yetiştirebildik. Benimle birlikte, son iki gün Filiz Durgun, öğrencim, çalıştı...



İlk günden bir foto...


Bu da Filiz'ciğim :)

Cumartesi bitirdik.. Bu süreçte yoldan geçenlerle de muhabbet ettik tabi.. En çok gelen sorular Resmin nereye ait oldugu ile ilgiliydi valla, tam üstünde bir çantacı açılıcakmış, herkez oranın komisyonlu bir işi zannediyordu, o yüzden biz de imza yerine logolarımızı koyduk resmin sağ alt tarafına..

Beni en çok güldüren soru, yoldan geçen yaşlı bir amcadan geldi; o kadar aksiyon dönüyor orda, amcamın merak ettiği konu SİYAH BOYALARI KAÇA ALDIĞIMIZDI :):):):) anı işte :)

Cumartesi ise, akşama doğru Karum'un çimlerinde WEARE partisi vardı.. hava serindi evet, ama çok keyifliydi mzüik ve çimler :)





Panoramik fotolarrrrrrr...