26 Şubat 2014 Çarşamba

BORA UZER CEKiNGENiM & SEVGiLiM üzerine de söyledim oldu

ya deniz yazmış, giydirmiş de giydirmiş, ben eksik kalır mıyım? :) gerçi deniz directly bora uzer'e giydirmiş ama, ben klipten şeeeyttirciiim, dayanamıciiiiim:



bi kere öncelikle söyliyeyim, ben bora uzer'i severim, canlısını da severim, müziklerini de severim.. hatta müzik videosu yaptığım doktora tezimdeki videolardan biri bora uzer 'canım yanıyor' parçasına dır.

ancak ve de ancak; hadi klibe başlayalım.. bi kere, iki şarkı birarada klibi, bir kısa film edasında seyretmekte ve niye yapıldığını da çok anlamamış olmaktayım..

1- tuba ünsal ne alaka? pardon: memelian tuba ünsal ne alaka? fışkıran memeleri bir yana, dublaj gereksinimi olan bu incik sesli kızımızın bacakları neyim güzel olabilir (bakınız videonun sonunda bir attırmacası var) ancak ne bilim ben hiç ısınamadım, hele bi de konuşunca ı-ıh...

2- çekimler güzel, havalı, siyah beyaz tamam.. da .. synopsis, yani video'nun konusu öyküsü yapsiden hallice.
dialoglar rezalet!  
kim yazmış? bi de artı,  diyalogların tonlaması rezalet! (burda ne terim kullanılır bilemedim.)

bakınız: -nidenn gittin? hııı? nideeen?

hiç konuşma olmasaymış, bu kadar dikkatimi çekip, süpürge edip, rezaletlenmezdim valla...

3- yumurta pişirme sahnesine de ayrı bi gıcık oldum:

- sana bi yemek yapiiim mi?
- yap amk!

bu arada boracığğım, altı üstü bi yumurta yapana kadar, saatler geçiyo, akşam oluyo.. kız orda bin bir türlü mücadeleyle seksi bişiler giymeye çalışıyo.. sonra, mıh! yumurta! olur mu lan öle şey? bari iki peynir bi de çay koysaymışın sofraya?

4- dedim ya, bora uzer'i severim, müziğini, mandalina da "yooo seksi mother fackkkıııaaar!" diye haykırışlarını.. ama, bazen bu kıyılmış türkçe kelime telafuzlarına da takılmadan edemiyorum. bu klibe gıcık olduğumdan mı nedir, bayaaa:

- dıkınmayaaaaaaa kiyamızdııııııım (gerdanlı gerdanlı)

5- tuba ünsal'ın memelerini naaapçaz peki? tekrardan soriim istedim... 

hadi o zaman, biraz bora uzer dinleyelim :)



Amok---Kitschen / Müphem, Sarhoş, Köpek Sergisi

Kitschen olarak, Müphem Sarhoş Köpek sergisi Cermodern'de devam etmekte biliyorsunuz. 01 mart 2014'te bitecek lan sergimiz Cuma gününe kadar görülebilir.

Bu sergi de kendi kişisel çalışmam dışında Bora Gürdaş ile birlikte çalıştığımız Amok adlı işi de buradan tekrar görüntülemek isterim :) keyifli bir çalışmaydı, daha önce Bora ile çalışmamıştık, ve de sanırım Bora'nın da ilk işi (biliyorsunuz k,, kendısı sanat yazarlığı, eleştirmenliği yapmakta)


 Bora Gürdaş & Ekin Kılıç
"Amok"

2014, Müphem, Sarhoş, Köpek Sergisi (Kitschen), Cermodern.

Çalışma ile ilgili söylenecek bi türlü cümlelere gelelim.. haziran ayında yükselen, öteki tabir edilen bizlerce dile getirilen yeter artık! cümlelerinin devamında diğer ötekilerce bize yaşatılan ekstra müdaheleler süresince sarfedilen cümleleri görselleştirip, derdimizin üstüne dert eklenmesiyle canımızı sıkan hal'lere hal eklenmesiyle, içten içe hırslandığımız cümleleri birer slogan haline getirmekti düşüncemiz. aslında, tabiki Bora'nın bilgisini konuşturduğu ve düşüncelerini etkili br ekilde aktardığı metinlerinin yanısıra, kendi kişisel düşüncelerim bunlar. 

belirtmek lazım; metinleri öncelikle bora kaleme alırken, birlikte düzenledik.

21 Şubat 2014 Cuma

telefoncu aramaya son! bir viral persuasive advertising örneği

ankara'da yaşıyorsanız ve telefonunuz bozulduysa ve 'aaayyyyy şimdi ne çok para bayılcam mecburen!?!?!?!' diye düşünüyorsanız:

düşünmeyin!

tunalı'da, tunalı pasajında (tunalıya gierken madonun karşısındaki, ezelden beri bildiğimiz pasaj) yürüyen merdivenden bir üst kata çıkıyorsunuz, sağa dönüyorsunuz iki dükkan ilerde ilker iletişim var. Kocaman bir tabelayla teknik servis yazıyor, bankoya yanaşıp ilker bey'le iletişime geçiyorsunuz..

neden mi bu kadar övüyorum: şöyleki, telefonumun son halini bilenler biliyor; oraya buraya sorup fiyat da aldım 400 civarı birşey tutacak niyetiyle enson buraya gittim, ilker bey şöyle bi baktı, önünü arkasını inceledi, çalışmayan düğmeleri yokladı falan.. ve net bir biçimde şu cümleyi kurdu:

- 230 tl, 2 saat sonra gel al.

başka sözüm yok söylüyecek.

bu bir viral persuasive advertising örneğidir, kimse gocunmasın.

ps. sabah 10'dan önce gitmeyin, kapalı :)

19 Şubat 2014 Çarşamba

HOME OF meselesi ve direniş serisi

bir süredir konuşuluyor Türkiye'nin 2014 turizm kampanyası ve afişleri.. HOME OF BIDI BIDI ... bir çok görüş var asında... benim düşüncem ise, konseptin çok iyi olduğu, hatta gayet açık, sürdürülebilir olduğu yönünde.. ancak ve ancak bazı noktalarda ben de itiraz etme durumundayım..

 

Home of ANTALYA ne demek biri bana açıklasın mesela..yani birsürü Antalya var da, asıl çıktığı (yetiştiği, türediği, etc.) yer Türkiye mi?



bir diğer bu tarz örnek: Home of Safranbolu? ne demek ablam o? yani bu amcalardan bi sürü var, ama en helali bizde mi?



Açıkcası bu konuyla ilgili yazılan, heryerde paylaşılan metni yüzde yüz desteklemiyorum. yani sıkıntılar var evet; Home of Rize diye başlık çıkıp, arkaya Rize olup olmadığı belli bile olmayan bir foto koymak: eüeüeeee tepkisi alır benden. ama oraya Home of Green de bitir işte olayı? bence çok fazla afiş var, çok bayıcı detaylandırılmış, daha to the point! yapılabilirdi. 



Bi de bi arkadaşımla konuşuyorduk (her grafik tasarımcı ortamında konuşulduğu gibi) şöyle birşey dedi: "aslında, afişler sanki ilk tasarımlar amacıyla hazırlanmış sketch sunumlar gibi" dedi. evet özellikle bazı fotoğrafların kullanımı, bazı foto-kolajların yerleştirmeleri, ışıkdı, color correction'dı, açıydı falan sketch gibi???? yoksa bize mi öyle geldi???

neyse, bir diğer konu da, fotoları ilk gördüğümde, ulan bunları "home of tear gas!" falan yapsaya biri? ya da uğraşsammı? yok, yok nasılsa biri yapar dedim, ve de dünden itibaren sosyal medyada dolanmaya başladı türevleri :) evet, gülümsüyorum çünkü çok beklendik bi şekilde bu kampanyanın bu şekilde yorumlanmaması saçma olurdu :) derler ya, orta yaptı diye :)



bu direniş serisi daha iyi olmuş bence! :)



 tabi, bu yazdıklarımı da 4 saat içinde silinmesse iyidir :) kısıtlı çabalarla, kısıtlamacı ortamlarda yine kısıtlı hayatlarınızda başarılar..

17 Şubat 2014 Pazartesi

göz devirmece

yine bir pazartesi sabahı, yine yumukluk arasından doğrulup sert sandalyeli odalara gelme zamanı.. hatta gelinmişlikle ilgili cümleler kurma zamanı :)

sıkıcı şeyler var hayatta yapılmak istenmeyen; yapıla yapıla söylenilen de göz devirilen..


illustration by Ece Zeber

geçen cuma bilgisayarımı evde unuttum. üstelik gidip alıp gelecek vaktim bile yoktu, tüm gün ders falan :/ yolda gelirken de aklıma blog post konusu geldi (genelde sabahları okula gelirken aklıma geliyo:) eee naapçan hacı? oturup analog bir biçimde metin döşedim :) öyleki, sağ elim ağrıdı yazarken, nası hırslandıysam :9



ee sorucaksın o zaman? nerde o yazı? yok annem yok... bi kere yazdım bitti, boşalttım aklımdakileri, şimdi o yazdıklarımı digitale taşımam lazım da.. ne zaman.. en sevilmeyen işler volume 3'e bir konu daha: sayfa sayfa yazdıklarını bilgisayara geçirme görevinin başarısızlığa mahkum hazin sonu :)

herkeze iyi pazartesiler...

13 Şubat 2014 Perşembe

revolution will not be televised! or will it?

.
http://distilleryimage4.ak.instagram.com/bd41f622942d11e3b4cd1234e8e56688_8.jpg
.
.yeni sticker'ımız :) çoğaltıldı, dağıtıma hazır. hadi bilmeyenlere bilgiler akıtalım?

revolution will not be televised cümlesi orda burda kurulan, yeni bir cümle değil. Gil Scot Heron tarafından, 1970 tarihli albümde kayıt edilmiş, bir şiir altı bongo müzik parçası. bayağı da uzun bir şiir, aşağıda youtube linki var. tabiki aslen 1960 Black Power hareketinde ortaya çıkan bu sloganı, günümüze uyarlayarak duvar yazısı olarak gezi eylemlerinde gördük.



şiirin hepsi için de:

http://www.gilscottheron.com/lyrevol.html

aşağıdaki görüntüden üretilen sticker'ı basıma hazır isterseniz maillerim, bana ulaşın :)



............................................................................

haziran ayından beri düşünüyorum cümleyi.. doğrudur, herhangi bir kıllanma durumunda hemen tweeter'a bakıyorum, neler oluyo? bişey mi var? diye.. bir yandan da düşünüyorum, bir ikinci yaptığım şey ise Halk Tv'ye bakmak oluyor. (digiturk 53) "birşeyler oluyosa, olsa olsa halk tv veriyordur diyerekten..

evet bi haber alma özgürlüğü kısıtlayıcısı adaptörüyle yaşamak durumunda bırakılıyoruz. kendi adıma, bana diretilen isteğim dışında müdaheleye uğramam beni çileden çıkarıyor, zaten sorun da bu değil mi?

bir yandan, şu muhabbet de aklıma geliyor:
- abi savaş varmış?
- aa nerden biliosun? 
- evet abi, televizyonda gördüm valla!

çok da fazla başlığı kurcalayan bi metin olmadı aslında, değinmeli bir kafa esmesi oldu :) neyse, daha çok var yazacak..

3 Şubat 2014 Pazartesi

en sevilmeyen işler vol.2

1- yatak toplamak
her sabah kalktığın yatağı toplama mevzusu, anneden gelen bir davranış ritüeline dönüşmesi beklenen en saçma ev işlerinden biri. "nasılsa akşam bozulacak" cümlesini sesli sessiz herkez kullanmıştır herhalde.. ama olmaaaaz o yatak toplanacak?!!?!?

2- kedi kumu temizlemek
naaapsın kendi mi temizlesin? yine daha önce burada bahsettiğim gibi, aslında kısacık bir iştir, ama hiiiiç canın istemez.. biraz daha dolsun sona temizlerim diyerekten o kum parçalı bulutlu görünüm alır, ve bu sefer daha da bezdirici bir işe dönüşür...


Fresh Step: Cross-legged cat, Fresh Step Cat Litter, DDB West, Fresh Step, Print, Outdoor, Ads

neyseki mylo, dışarı çıkıyor :) evde kedi kumumuz yok bizim..... zaten koyacak yerimiz de yok :)