28 Eylül 2011 Çarşamba

bademcikliklerden buyana

:/
hala bilgisayar başındayım, daha yapacak iş var ama, bugünlük biraz dinleneceğim galiba..
ev de nası soğuksa, şu an t-shirt+sweet shirt(bölemi yazılıyordu?)+ hırka + komacan sabahlık + atkımsı+çorap ve de patikimsi ev terllleeeği ilen oturuyorum, ve de hiç bunalmıyorum!! benki sıcak basangillerdenim, accık esse titremeye başlıcam diye korkuyorum.
:/

bademcikliliksi

• ffff bademcikler iyice şişti :( ilaç milaç banamısın demedi, huysuzum yani :~

• kelime avı oynuyorum manyaklar gibi!!! çok iyi diilim, ama çabalıyorum yane:) türkçe kelime dağarcigim genisliyo valla.. ipucu verim, enyuksek puanlar en uzun kelimelerden geliyo, vede türkçemizde de bi sürü ek var :) türkçelediklerimizden misiniz ki mi?

• okul rutinlerine accık giriş yapmışken, koridorlarda gülümseyerek hafif bi baş eğme edasıyla verilen merhabalar, söylencelere ufak ufak takılmalarla kısa "naaptn?"lar vesaire.. güzelim taşa işlenmiş yazının uzerine oturtulmuş plastikimsi ışıklı tabela misali girişiyle canımı yakan binaya girip, cafe de firat kahvesi de başladı :)

• ve de evet blogger app ile i-phone'dan bildiriyorum, günaydın!! :)

25 Eylül 2011 Pazar

pazar günleri çalışmaktan nefret ediyorum bide demirlerim takıldı :)

aslında cumartesi de çalışmam gerekiyordu ama, öle bi uyumuşum ki, bütün gün.. sanırım accık soğuk alma yaşanmış da healing process devreye girdi.. neyse saat 11.15 itibariyle bilgisayarımın başında, mylo evde, sigaram tamam, kahvem yanımda başlıyacağım.. ne mi yapacağım, tamamiyle ar-ge çalışması :)

proje olmadan program öğrenilmez ya, ae çalışmalarım doktora tezimle başlamıştı. tipografi ve kinetik ve movement gibi keywordlerle biraz biraz ilerlemiştim.. şimdiiii, bi sürü tutorial izleyerek, arada buzelleri arayıp "yaaaa, acaba null object layer da ne?" gibi beginner sorularıyla adamı daraltaraktan bir gün geçireceğim :) kıyamam, sakin sakin anlayabileceğimi düşündündüğü kelimelerle bana anlatıyor tabi bitanesi de :) daha çok zaman harcamam lazım :) bakalım neler çıkacak..

* aaaaa bu arada balkon ve pencere demirlerim takıldı!! pek güzel oldular, ve de ben artık kabus görmeden uyuyabiliyorum; her tıkırtıya kulak kabartmadan sakince durabiliyorum.. bi de diyelim içerki odadan bi tıkırtı duydunuz, gidip bakmazsanız olmuyo; ama gidip bakana kadar bi sıcak basıyo kafanızda nasıl girmiş olabilir paranoyası ve de, karşıkarşıya gelirsem ne yapmalıyım öngörüleri dolanıyo.. valla sıkıntılı paranoik durumlar.. ve de artık bitti :)



























bu yukarıdaki ikinci foto da, mylo penceresi demiri :) artık rahar rahat girip çıkabilir... biraz pahalıya maloldu ama, ben çok memnunum, demirci arayanlar lütfen kontağa geçsin benle..

21 Eylül 2011 Çarşamba

blogger app cikmis sonunda!!!

bayaa skntiliydi bu blogspot vede i-phone ilişkisi. ve de sonunda bi free app cikmiş!! bu ilk deneme yazım umarım prob yaşamam :)

hem de istediginz kadar foto yukleyebiliorsunuz :)))

ekinse artbeat'en (artbeatle ilgisi olmayan bir yazı bu)

şimdi oturup artbeat'te hangi galeriler var, hangi sanatçılar naaapmış, organizasyon falan fişman.. bunlara girmeyeceğim tabi, merak edenler şuradaki yazıyı okuyabilirler: milliyet blog,

fırat enginin kendi bakış açısıyla yorumları da burada: fıratengin//blog

bir süredir, yarı-geçirgen aklımın meşguliyetini çok da fifi materyallere ayırmıştım farkında olmaksızın.. bazen duygusal tepkiler 'ile' ve 'için' hırpalıyorum, bazen ilgisiz başka hikayelerle boğuyorum yarı-geçirgen aklımı.. şimdiki zaman kullanıyorum, çünkü -dum diyebilmek şuan zor.. diyorum ya yarı geçirgen diye :)

girdik salona, ilkönce art/money'nin bulunduğu bölmeye gittik elbet, macart gallery'nn bölmesi. sayın enginin çalışmalarına da aşinayız elbet :) sonra dedim bi kendi kendime dolaşayim etrafta. yaklaşık bir saat, dolandım. bazı çalışmalara yakından, bazılarına uzaktan; bazılarına teknikten, bazılarna renkte ya da içimden baktım. bir süre sonra, geri döndüm bölmemize sigara molası vermeliyim niyetiyle. gözlerim doldu.. tutamadım kendimi.. içteniçe bii kabarıklaştım; "yaaaa nelerle, ve ne için zaman kaybediyoruz?????" öle bi sersemledimki, "ekin, sen naaaapıyosun?" die. işlerle ilgili konuşmuyorum elbet; insanlar üretiyor, sunuyor, bişiler yapıyor.. ya da en alt layerdan bakarsan insanlar izliyor, görüyor, düşünüyor.

hep derim ya, çok okuyacak kitap var diye; diyorumki, çok görücek şey var..

























konuyu da bağlayamadan bırakıveririm işte ortada :) şimdi ne yazdığım da anlaşılmadı zannedersem :) olsun.. içtenleşip, geçirgenliğimi düşürüp, daha manalı, daha verimli hırpalanmalara doğru kaymaya susadım :)
(yaaaa, ekin susadım falan ne edebiyaaat yaptın beaaa!! :)

ve de bazı kareler;



























ve de efektsiz bikaç foto (ki sıkıldım şu efekt olayından ama bırakamıypooorum :Ş)







biriktirdiklerimden..

* haftaya kayıtlar falan var, tebrik ederim bi sene daha başlıooo..

* geçen hafta istype için istanbuldaydım; şimdi yazıp yazmama konusunda tereddütttlüyüm ama az buçuk yazacağım :) süper bi workshoptu; kaligrafi adına ilk defa verimli ve keyifli, heyecanlı zaman geçirdim.. ancak söylemeliyim ki, organizasyonu çooook daha iyi bekliyordum. daha fazla yazmayacağım, cevap hakkı doğmasın, polemik neyim yaratmayayim diye :)

*bunun dışında artbeat'e gittim(k).. çook keyifliydi valla. fırat engin, macart gallery dolayısıyla gittim, ancak çok keyifliydi, çok da kısa sürdü bildiğim kadarıyla. gelecek sene de devam ederse mutlaka kaçırmayın derim ben! artbeat ve de devamı bi sonraki yazıda :)

* şu an telefondan resim yüklemeye başladım.. şöle renkli menkli, resimli bi post yapayim istiyorum aslen..

* elif songür dag, arşgör arkadaşım, hatta oda arkadaşım bölümden ayrıldı :( çok detay veremiyorum, özelini korumak adına, ancak odada yalnız kaldım bayaa.. elif'e: umarım çooook mutlu olursun blogtan takipteyim seni :)

* grafik tarihi dersi cuma öğleden sona olacak galiba, bi sene daha başlıo... içimden düşünüyorum creativite adına neler yapılabilir; bir teorik ders ne kadar eğlenceli olabilir?ya da olmalıdır? bakalım göreceğiz :)

* mylo' iiiiice sokak kedisi oldu; geçen bir çıkıp geldiğinde, arka sol ayağı tekliyordu... bayaaa topal oldu yani :) mylo narin ve ince ya, diğer mahalle kedileri bunu birazcık hırpalıyı galiba :( kendi kendime düşünüyorum, yapabilecek pek bişi yok :S yani ne? diğer kedileri toplayıp azar mı çekeyim? yoksa, peşinden dolanıp saldıran olursa ben arkasında mı durayim? valla "aaaaa annesini de almış gelmiş, ana kuzusuuuu!" derler oğluma, rezil oluruz.. bilemedim :S

* öslem'in düğünündeydik bi de geçen hafta:) foto falan çok yok da, güzel bi düğündü. özlemi öle görmek acaipti :) ne biliim, aaa büyümüş de, kadın olmuş da, bi de evleniyo yaaa!! oldum :)

* birikintiler şimdilik bu kadar, biraz da diğer blogları dolaşalım bakalım, neler oluyo oralarda niyetiylen.. :)

5 Eylül 2011 Pazartesi

bi de bugün buzellerle ikinci yılımız :)

iki yıl oldu bugün :)












buzeller'le başka herşey; kavgamız da oldu, kudurukluğumuz da oldu, gülmekten koptuğumuz da oldu, mikmikliğimiz de oldu, o da oldu bu da oldu, ne güzel oldu :) önümüzde yine herşey bambaşka...

seviyorum seni bitanesiiim

mik

ekn.


hırsız girdi evime!!!

yaaaaaaaaa.. salonda televizyon açık uykuya dalmışım, sabah bi gıcırtı sesi duydum; dedimki kendi kendime "yau bu sesi mylo veya başka bir kedi yapıyo olamaz..." derken, bi kalktım adam ayaklarımın dibinde çömelmiş!!! hayvan! hemen bağrınmaya başladım: hırsız vaaaar!!! hırsız vaaaaar! die nsıl bağrınıyorum avazımın çıktığı kadar! hemen arkasını dönüp ana kapıdan dışarı çıktı... ben tabi apartmanda bağrınmaya devam ediyorum, şoktan herhalde :S

hemen salona geri döndüm, telefona bakındım, evet ordaydı sehpanın üstünde buzelleri aradım.. o da hemen geldi..

ffffffffffffffffffffffffffffffffffffffffffff

bu arada gıcırtı sesi, benim mavi deri elçantamdan geliodu.. neysem, adam çantayı aldı, içinde bi kimlikler bi de araba anahtarı vardı...

böle saçma bişey yaşadım, şimdi demir yaptırıcam balkon pencere heryere.. baktım olmuyo alarm falan..

aman diyim dikkatli olunuz...
ekin.

2 Eylül 2011 Cuma

adsense olayına da gıcık oluyorm

ben blogu ilk açtığımda aklı bi karış havada aaaa bu ne yaaaa, diyip adsense hesabı yapmıştım.. 2-3 ay sonrasında da disapproved demişlerdi.. iyi dedik yolumuza devam ettik :) ancak, bu ara bi deneyim tekrar dedim falan, banamısın demiyo? neden birdaha başvuru yapmama izin vermiyo, ya da neden bir cevap alamıyorum... gıcık oluyorum böle şeylere..

ii canm, herneyse..

bana her gün bayram. (yaş yaş üstüneee!!)

diye yazmak istedim, diğer sosyal medya kanalaarı falan.. ancak, dedim şimdi millet alınır, o bişi der, diğeri bişi der sona işin içinden çıkılmaz sokak olur...
























ayca burda, detaya giremeyeceğim nedenlerden dolayı.. biraz mutsuz 2 hafta geçirdik.. aycanın da dediği gibi herşey unutuluyor yavaş yavaş.. ben de ona diyorum ki, unutmuyorsun sadece alışıyorsun..

bu unutma/alışma konusunda beni görücen, tam bir moronum bu konularda.. unutmayayim die kendime öz cümeler bulup sürekli tekrarlamam gerekiyor; messelaaaa hala okuldaki odamda yapışkanlığı gitmiş postit'te yazdığı gibi; "otur ve işini yap!" gibi.. ben küçükken babam şöle derdi de bir cümle kurucam birazdan :) ama doğru :) yaş yaş üstüne bindiğinde, bu cümleleri daha bi recall ediyorum.. tabi kendi yorumlarımla..

ben küçükken babam derdi ki; 'işini elinden gelen en iyi şekilde yap, gerisi arkasından gelir..' hayır aslında şöle derdi: 'işinde iyi ol,...' cümlenin gerisini hatırlamıyorum, sanırım kendim dolduruyorum.. çeşitli dönemlerde farklı şekillerde dolduruyorum ama :) ah!bi hatırlasam cümlenin gerisini süper olacak :P bıdı bıdı bıdı :)

hmmmm, bu arada başlık cümlesi de babamdan..

ekin: heloooos
papa: naber ekin
e: iidir noolsun, aynı, mmmmgm sen nasılsın?
p: 10
p: hep 10 (sesi gelmeyen bir sırıtış sezinliyoruuuz)
e: manasz ama bayram kutlaması falan bişi için mmmgmgfffhhm
p: bana hergün bayram ekoş (yine aynı sessiz gülümseme..)
e: (kısık sesli bir gülümsemeyden sonra) evet di mi?
e:(iç ses: yaaa evet ya, ben de sanırım bu cümleyi içten içe hissediyorum, keşke bana da söyleseler ben de böle cevap versem :P)
....
























mylo iyice sokak kedisi oldu, artık onu 'sokak kedisi mylo' veya 'gezinti mylo' diye çağırıyorum(z). sabah 6 buçukta maaaoww'lamaya başlıyo: 'aaaaaçsana kapıyıııııııı.......aaaaaaçsana yauuuuuu.... aç şu lanet kapıyıııııııuuuuuaaaa!!!' kendi kendine eve girebiliyor ablası, ama çıkamıyor :) çıkmayı da becerince sanırım hiiiç evde durmayacak gibi :S


not: hala ikea'ya gidemedim..