kendi kendimle mimleştiğim masaustu mimlemeceye devam etmek istedim.. kafam şişmişken tik’den kaynaklı, gayet amaçsız eviçi fotolama yaparken, birde üstüne yağmur yağmışken masaüstü oldum..oldum da, büko gelip gayet sabote etti, ve sonuç olarak yine onbinlerce büko fotografıyla pili bitti maknenin.. neysem, buyrunuz efenim önce masaüstümimlemece:
evdeki kırmızı piknik masamdan başlıorum;
> biton tezle ilgili kitap ve mühim tez defteri: yazıcak çok bişi yok, zaten konuyla ilgili bi iki saat hiç bişi düşünmek istemiyorum..
> klavyenin eksik sayın 3 no’lu tuşu: macbookpro sevdamı fiştekleyen, bir “bu aletten nefret ediyorum!” sendromundan sona gelen sinir krizi eşiğinden kalma hal, durum..
> gri çakmak: kaybetmemek için, evde bıraktığım gri çakmak…
> efesonelove bardak altlığı: sayın mezun kızkardeş, iklim ve ümitchan’ın istenbul gezisinden bana hediye.. hala, bardak altlığı koleksiyonu yapmamak üzre direniyorum, ama müdahele var hocam!!
> siyah üçgenimsi nescafe tabağı ve taş tuzlar: çankırı hatırası diyelim, zamansız otobüs oturması, bilmem kaçyüzyıldır ölü olan eşek, tuzdan heykeller ve 8km diğer anahtar kelimeler…
> pohli krem: masanın sol alt kısmında yer alan, resmin kalitesinden ötürü hiç bir yazısı okunmayan pohli krem. düzenli kullanımda yüzdeki lekeleri yokettiği söylenen, çok yağlı graip kokulu krem.. annemin her sabah kızım şu kremden sür de çık cümlesinin kaynağı mucizevi birleşim :) bu arada karşıdan bakılınca sağ gözümün altındaki leke için aklıma geldiğinde üşenmessem sürüyorum…
> tatlı kaşığı koleksiyonu: evet evet işte bu koleksiyon gayet “aaaa ne enteresan ve gereksiz bir koleksiyoooon” cümlesini duymak için kendimi çeşitli tehlikelere attığım kaşıklarım.. üstten başlayarak; 1.james cook siyah nescafe bardağı kaşığı (mutfak çekmecesinde iki adet daha var) 2.bişi corrintia gibi bi tatil köyü tatlı kaşığı, ilk resmi koleksiyon kaşığı, 3.luftansa kaşığı, en heyecanlı koleksiyon parçası, almanya-turkiye yolunda “acaba yemek tepsilerini sayarak yada kontrol ederek mi topluyorlar” gibi biçok endişe/kaygı/ölümcül stress sonucunda çantama attığım, hava alanından resmen çıkıp daarabaya binince “ ufff ucuz atlattık, yakalayamadılar nıhahaaaa haaa!” die helecanlandığım en heyecanlı kaşık, 4.koleksiyonun en fransız kaşığı, bruksel grandpalace meydanındaki bir kafede, yine uçaktakine benzer endişelerle paltomun cebine attığım, ve olur da “kaşık nerde hafendiii?” die sorarlarsa, çaktırmamak uğruna kafamdan ingilizce fransızca karışık şirin “ben anlamıyor sizi?” cümleleri kurduğum en fransz kaşık işte, 5.yine james cook kaşığı ama bu en organik, terminatördeki akışkan robot çağrışımlı kaşık, bir nevi uzay kaşığı.. şeklini ençok sevdiğim..
aşağıda sonrasında gelen büko fotolarndan iki, sadece iki tanesini koyuyorum… :D
3 yorum:
aaa o lufthansa kasiklarina benzer bende de var!! THY, Olympic, Iberia.. o zamanlar avrupa ve cevresinde 20 euroya ucuslar yoktu tabii adamlar bol keseden catering dagittilar simdi hersey nerdeyse plastik olmuyo yani zevki kacti kasik toplamaninda :)
bu senin buko hayatimda gordugum en cekici kedi!!! degisik bi duygu bu ya asikmi oluyorum nedir?? :D
__buko yu yeriiiiiiiiiiim:)__
Yorum Gönder