12 Ağustos 2014 Salı

seçimlik yazısı elbet...

bir seçimin ardından, yine beklendik bir sonuçla öle oturakaldık.. umutsuzluk mu? yok yok, umutsuzluk değil durum; tamam "umut doluyum ohaaa!" da demiyorum tabiki :)

güle oynaya bir post da yazmayacağım elbette, sadece azınlık olma halini zaten kabul etmeliyiz diyordum; şimdi tamı tamına azınlık'lığımızın resmini çektirdik... artık, önümüzde olan mücadele kimliğimizi kaptırmadan, sinmeden ayakta durabilmek; ülke, insanlık, her neye inanıyorsan onun arkasında duyarak, değerlerini ve değerlerimizi artırmaya çalışmak değil midir?

evet, bu bir savaş misali, kutupsal çekimlerin, üstü kapalı teorilerin, aklımızın basmadığı dolambaçların arasındaki bir savaşın figüranlarıyız.. sen kafanda masumane hayallerin ya da ideal düzenlerin ile birşeyleri savunurken, kimler neler peşinde... yaşadığın kısa metrajlı çevrenin sınırlarını görebilmenin ötesinde sosyal medyayla daha da kısalan mesafelerin, gözüne sokulan resimlerin, kulağına fısıldanan metinlerin değerlerini iyi yerleştirmeye bak.. bunun tek yolu (bana göre) sakin olup, kendine ve çevrene dürüst olup, saldırgan değil, umutsuz kaybetmiş değil, ayakta dimdik durarak var olmaktan geçiyor.

önümüzdeki günlerin, hatta yılların zor olduğunu söylememe gerek yok; herkeze iyi günler..

haa, bir de, birçok kişinin aynı duyguyu paylaştığını biliyorum, azınlık mazınlık, ilk defa minimum kaygıyla birine oy verdim. elllerim boş, ama içim rahat.

ps: babam, bana hep derki: "işini iyi yap, gerisi gelir..." anlayanlara selamlar..

Hiç yorum yok: