Başlık sizi yanlış yönlendirmesin :) Bu bir sosyal proje, ben de bu projeden bahsedicem.. Sosyal proje ne demekse artık, en uygun niteleme bu gibi geldi.. Sanıyorum Fransız işi bir proje..
Önce ben de
"ıııııııııh amaaa sosyal medyanın 38 zıttırık şeysi" gibi bir başlık altına
onedio veya
bimugimuguuu gibi sayfaların ürettiği bir içerik zannettim.. Zıttırık mıttırık, akşam evde televizyon karşısında (ama televizyona bakmadan)
candy crush canlarım bittiğinde, ve de ardından
dots canlarım bittiğinde, ve de
facebook/instagram/twitter'da karıştıracakk profil kalmadığında,
kedi videosu izleyeceğime basıyorum zıvıttırıklara..
Önce,
"sen kimsin lan" testleriiii; evet maviyim, (hiç izlemediğim halde) Game of Thrones'un sarı saçlısıyım - neydi aleyna falan mıydı adı?-, 30'lar da ve amsterdamda yaşamalıymışım falan... Sonra da sıra geliyor,
list'lere... kafana zöbörük takmanın 18 şeysi, Frida'nın 7 bıyıklı fotoğrafı falan da filan.. Hadi en önemli
itiraf.com'umu yapayim: 4-5 satırdan uzun metinleri aslaaaaaa ve aslaaaaa okumuyorum...
Burda önemli olan ve beni yazmaya devam ettiren şey şu; bu linklere ancak ve ancak birebir gün sohbetinden birşeyler alabildikleriminkine itibar edip, basıyorum ve okumaya başlıyorum.. Yukarıda belirttiğim gibi,
4-5 satırdan uzunsa okumama hal ve tavrımı koruyarak elbetee :) Belki bana yararlı olabilecek bir bilgi edinirim, ya da orda burda sohbet olur, konuşabilirim,
"ya daaaa aman şimdi bu post konuşulursa bir iki laf söyliyeyim, şöle çarpıcı falan" dediğim linklere basıp bakınıyorum diyelim :) Örneğin bu elbise mavi renkli, hayır beyaz diye hiç bir sonuç vermeyen ama bira masasında 3 saatimizi alan tartışma.. :)
Ancak ve ancak, bugün Mert'in sınıf page'ine gönderdiği linke baktım.. Öncelikle bugün özel birgün; bugün yaymaca günü, zaman kaybetme gibi bir derdim yok, ve de
DİGİTÜRK BOZUK!! :):):) Balkon çiçeklerine bakınma, hiç bir yere yetişme acelesi olmayan, belki yürüyüş babına gidip
INGRESS Anıttepe Havuz Portalını indireceğim, ardından da
Penny Dreadful izleyip, Ilgın'ın tezi'ni nasıl yapsam da daha sonra okusam mazaretlerini ürettiğim bir gün bugün :)
Neyse,konu bir grup (sanıyorum) iletişimci,
SEVEN DIGITAL DEADLY SINS başlıklı bir proje gerçekleştirmiş.. Aslında şimdiki havalı ve trend tabirle
içerik üretmiş ve bunu web ortamında sunmuş.. Proje içeriğinin yanısıra, benim de çok mağdur olduğum (ve de artık ignore ettiğim) uzun metin, uzun video, kalitesiz görsel, durağan/stabil arayüz'leri sıkıntı edinenlere göre tasarlanan içerik, tam da benim gibi hem şikayet eden hem de
vücudunun %80ini ele geçirilmiş olanlara göre.. Arayüz olması gerektiği kadar dinamik (uçup kaçmıyo), videolar olması gerektiği gibi kısa ve kendine yeterli, metinler (korkarak tıkladım, sadece video içerikleri iyi diye, ama bayaa bi okudum) yeterli derece de uzun, görseller kaliteli, aşırı trendy olmayarak kendi içinde tutarlı..
İçerik ise sosyal medya ve digital kültürün ne kadar yobazca hayatlarımızı ele geçirdiği, TÜÜ TÜÜÜ,
KA!KA! olarak değil de, böyle bir şey var, bi bak bakalım;
senin cümlelerini mi kuruyorlar acaba? diyen bir içerik.. Öyle öne çıkarabileceğim bir detay yok hepsi bütünleşik iyi olmuş.. Hakkaten her videoyu izlediğimde, "Yuh iyi yakalamış!!",
"ahaaa bunu Facebook'ta paylaşayim!! bak bak nasıl like alıcam!!! Nı hahahaaa!!!" içsesimi zor da olsa ignore ederek, ve de projenin tam da bırakmak istediği etkiyle;
"Hayır Ekin yaaa, biraz dur, şu konunun bi üstünden geç kendi içinde.. bi balkona çık da, bugün filiz veren, açan Bodrum Papatya'na bak,
fotoğrafını da çekme, sadece bak, sonra uzun zamandır yazacak birşey bulamadığın şu bloguna yaz be Ekin be??!!!?" dedim.. "Ama içinde bulunduğun ve de keyif aldığın digital kültüre KA!KA! demeden, büyük bir iki yüzlülükle yermeden,
şikayet etmeden (bu şikayet etmeme önemli :)
kabullenişini ve kendini iyi hissedecek biçimde nasıl kontrol etme mücadelesi yaşadığını yaz be Ekin?
Ne çok yazdım yine :) yeterli bence, gir de kurcala :)
http://sins.nfb.ca/
Ha bu arada, tabiki şimdi gidip Bodrum Papatyamın fotoğrafını çekip, paylaşıcam!!!